Ellerimiz birer kelepçe, mengene onların parmakları birer, fakat dökülüyor birer birer üstümüzdeki tortular.
‘Onlar yalan olmasalar da sebebi nedir bunun? ’ diye sorası geliyor insanın ya da insan olmayan birisinin.
Kaç kere daha gökyüzü geçit verecek ak pak, üzerine gölge düşmemiş dürüstlükler sanıyla sallandırılan tasmalara.
‘Şen ola! ’ diyoruz ‘yer yüzü …’ ‘Şen götürsün bizleri …’ Sayıyoruz bu yüzden duygunun yaşı olmasa da –
bu yüz’lerden ama, şu diğer suratlardan, zoraki verilen maskelerden bıkarak, hem en yakınlarımız tarafından
- sayıyoruz kelepçeler takıp mengeneler ile büktüklerimizi, ‘kaç tane? ’, ‘.. onlardan daha ne kadar ne kadar
kaldı? ’ şeklinde soruları; yanıtsızlar’ın cüssesine miğferimiz ve kalkanımıza güvenerek yönelterek …
Tanıdığım bir ağaç var
Etlik bağlarına yakın
Saadetin adini bile duymamış
Allah’ın isine bakin
Geceyi gündüzü biliyor
Devamını Oku
Etlik bağlarına yakın
Saadetin adini bile duymamış
Allah’ın isine bakin
Geceyi gündüzü biliyor