Ellerimiz birer kelepçe, mengene onların parmakları birer, fakat dökülüyor birer birer üstümüzdeki tortular.
‘Onlar yalan olmasalar da sebebi nedir bunun? ’ diye sorası geliyor insanın ya da insan olmayan birisinin.
Kaç kere daha gökyüzü geçit verecek ak pak, üzerine gölge düşmemiş dürüstlükler sanıyla sallandırılan tasmalara.
‘Şen ola! ’ diyoruz ‘yer yüzü …’ ‘Şen götürsün bizleri …’ Sayıyoruz bu yüzden duygunun yaşı olmasa da –
bu yüz’lerden ama, şu diğer suratlardan, zoraki verilen maskelerden bıkarak, hem en yakınlarımız tarafından
- sayıyoruz kelepçeler takıp mengeneler ile büktüklerimizi, ‘kaç tane? ’, ‘.. onlardan daha ne kadar ne kadar
kaldı? ’ şeklinde soruları; yanıtsızlar’ın cüssesine miğferimiz ve kalkanımıza güvenerek yönelterek …
Ama karşımızdaki bir şey düşünmüyor ki kargımız yok, gürzümüz yok; varsa da miğferimiz, o kalkanımız.
Bu belki de ondan bizim farkımız …
(“Kalkanımız” mı “fazla sivri? ”)
25.02.2005 08:23
Bir mum yakmalı, rüzgara bırakmalı ve sonra baş ucuna yöneltmeli bekleyen’in.. ki sen de beklemeyesin …
Hazırlıklara başlansın; üç gün üç gece daha, ama daha yoğun bir tempoda. Anlamsız baş gösteresi sağırlığa
karşı ise kulaklara tıpa bulmalı haklı tanınmış bir hırdavatçıdan: çürük çıkmasın. Tıkaç aranmamalı;
o zaten halihazırda var gibi, zaten bundandır ki bu hazırlıklara başlandı. Hacıyatmaz eğildi, büküldü, kaldı:
Gölge oyunundaki Hacicavcav gibi bu hacıyatmaz. Aynı onun gibi kavgalara yanaşmaz dolduruşları karşısında
Bir sıçrayan, üç sıçrayan, beş de sıçrayan fakat altıncıda zıplayamayan bir çekirge, Karagöz’ün:
Altı yüz altmış altıncı’ya geçiyor birden, seri atlayarak basamakları, tutunamadan ve düşüveriyor
yeniden gerisin geri, gelemiyor kötü düşünceye; yeryüzünü yeniden seviyor, böylece karar kılıyor.
25.02.2005 08:33, 08:40
Sert soluyan biri bir dağa tırmanıyor: nefes nefese kalmış, çok mu yol çıkmış, ileri ve geri, dere tepe düz?
İki ileri bir geri gidiyor, iki geri bir ileri olmasındansa; ancak geçtiği noktadan da bir daha geçmiyor.
Farkı bu mu? Yoksa bu biçimiyle, ekstradan bir hız artırımıyla üç adım mı atmış oluyor –kimse bunu bilmiyor.
O deniyor; işte mesafe kaydetmeye and içmiş bir musikiden perdeler, tiyatronun traji-komik sahnelerinden:
Önceki gecelerden birinde, çadırını aralayıp doyumsuzcasına yıldızları seyretmişti; peki o hangi geceydi?
Şimdiyse ayaklarında katalar var.. bu zorunlu kaya tırmanışında… Nedense seğirtip durmakta bir balet gibi.
Hayalini uzattıkça yukarıdan bir kedi cinsi, patikli patilerini, onun da bıyık kılları hummalı, terlemiş. Ağdalı.
Kazığını çaktı granitlerden birine dağcı. Çiçek sulamayı öğrendi. Başladı beklemeye öylece.
25.02.2005 08:33, 08:57
Dalgalar yükseliyor toprağın derinliklerinden, gökten dikleniveren sesi gürleyerek yerin altına doğru! ...
Henüz anlaşılmaya açılımlanan ya da zaten pür tamamlanmış, öğrenilen kitaplar okunuyor …
Zarf ile mektubun uyumu kafiyelere sığıştırılmaya çalışılıyor yollanmayan hoş mesajlarda;
Gönderilmiş ve hep gönderilecek.. bilinen, anlık bir temaşa zorlaması ile sineye çekiliverilen:
Tek ses, bir sürü nağme; “iki kez” haber “kes”, uğurlu üçüncüsünde başında duracak ışıktan o hale:
Yolu gözlenen bir zavallı, u dönüşü; bir haber iki pirzola, mideye giren; açlık çeken(se) , gerçek gülümseme.
25.02.2005 08:33, 09:09
Kayıt Tarihi : 25.2.2005 09:18:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (2)