Bir ateş çemberinde yüreğim;
döndükçe içinde, hep ateş duvarı...
Aşamadım, aşamayacağım da,
dön dur içinde, dönebildiğince.
Her defasında estikçe rüzgâr,
sağa sola savrulduk.
Savruldukça önümüzü göremez hale geldik.
Rüzgâr bu, hayatımız gibi;
nereye, nerelere attı bizi?
Kimler geçti ezerek bizi,
ve de kimleri geçtik ezmeden.
Neden hep ezilenlerden olduk,
neden hep acılar ayrılıklar yaşandı?
Yaşanacak onca güzel şeyin arasında,
neden yaşayamadık pembe dünyada,
yeşillikler içinde, erguvan pembeliklerinde?
Her anımızda ebruli karmaşası,
kendine has düzensizlikler...
Ama gene de renk cümbüşü güzelliği.
Bir göçebe kuş kanadına,
takılı kalmış, asılı kalmış sevdamız,
bir kıtadan bir kıtaya göç etmiş.
Geceleri durgun su,
gündüzleri fırtınalı denizler gibi,
uçmuş gitmiş...
Neden tutunamadık,
neden göçebe kuşuna bağlandık,
hiç mi bir tutam dayanağımız yoktu?
Neden hep göçebe olduk,
göç etmeyecek miydik bu dünyadan?
Nasılsa, göç edenler kervanına karışmayacak mıydık?
Neden tutunamadık birbirimize,
neden tutamadık sevdamızı,
bağrımızda, yüreğimizde, avuçlarımızda.
Kocamandı koskoca idi sevdamız,
sığmazdı biliyorum avuçlarımıza,
ama yüreğimizde kocamandı.
Neden sığdıramadık yüreğimize,
yoksa senin yüreğin,
benim ki kadar, büyük değil miydi?
Mustafa Yılmaz 4
Kayıt Tarihi : 18.4.2008 17:06:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Kocamandı koskoca idi sevdamız,
sığmazdı biliyorum avuçlarımıza,
ama yüreğimizde kocamandı.
Neden sığdıramadık yüreğimize,
yoksa senin yüreğin,
benim ki kadar, büyük değil miydi..
kutluyorum güçlü kalemi..
namık cem
TÜM YORUMLAR (1)