Gecedeyim, güneşin doğuşundan çok uzakta
Karanlık kalbimi örten kapkara bir örtüdür
Tutulmuş bedenim, ömrün hazan mevsiminde
Tırmandığım dehliz, kaygan taştan örülüdür
Aynalarda izliyorum çehremin çizgilerini
Yıllardan kalan yadigâr bir imzadır
Derdim içimde hoplayan haylaz bir çocuk
Çileden çıkarır, bitmeyen taktakları
Geçmişim hala kovalar benliğimi
Telaşım yüreğimi delen kurşundur
Kulağımda acını kısılmış sesi
Duyan yok benden başka bu serzenişi
Beni anlatma bana dinlemiyorum
Bildiğim sadece bitmez kederimdir
Kaldığım yolda garip hem çaresizim
Yorgunum, koltuk diye kurulduğum kaldırım
Yer gök ile mengene, sıkıştırırken beni
İmdadım Ay’dan duyulan bir çığlıktır
Acımadan üstüme çöken nedamet çilesi
Nefesimi haczeden bir cellât gibidir
İsyanım kendime, yoksa bilmem başkasından
Ruhumda alevlenen yangın, bilirim bendendir
En güzel deseni işlerken bir ilmek hatası
Söktürür kanayan elime, bozdurur sanatı
Bana soran sorsaydı anlatırdım acımı
Başlarken ilk sözüm, bu benim sınavımdır
Dilimden boşalırken ağır yükün öyküsü
Çağlayana döndürür ağlarken gözyaşımı
Hani gelir ölüm, bulur ya adresimi
Sıkıştırır bir köşede, ayırır bedenimden beni
Cesedim çürür ama günahım baki olur
Eyvahım sonsuz, ruhum perişan olur
Elimde kirlenen yüreğim, dört bir yanda
Tükenmez umudumla nice zaman aradığım
Yolların kesiştiği noktada dayandığım kapının
Sayısız elizini taşıyan nedamet tokmağı
Çevrilip tokmak açılsa bir aralık
Ne yorgunluk kalır ne çilem umrumdadır
O zaman kapandığım eşikten yükselir başım
Huzur okyanus olur, hüznüm boğulur
12.04.09/HJK
Kayıt Tarihi : 27.4.2009 14:26:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!