Düşündün mü neden geldin dünyaya?
Gözüme bak, sana sorarım şimdi,
Kaçıp da çıksan da Güneşe, Aya
Dünü yarınlara burarım şimdi…
Ey! gidi günlerim tozlu günlerim,
Babası var idi Yakup Efendi:
Korkuyordu O’ndan Feleğin fendi,
En sonunda bir Muhannet Ali’nin
Korkakça kurşunu Canını yendi.
Cemil yetim kaldı ve hiç kimsesiz
Sayın Ağa hep öttürür keleği,
Duymasan bir bela, duysan bir bela,
Hep kendin düşünen kahpe feleği,
Saymasan bir bela saysan bir bela.
Kırk ayaklar kırk dümenle yoğrulur,
Ben insana insan diye bakarım
İster Alman olsun ister ise Rus…
Yoksulların yüreğine akarım
Yalnız asalağa olurum kabus.
Ey! Ezilmiş Halkım, tanı sen beni
Boş ver hocam paraları
Savdır yeter yaraları
Kıraçlar ülkem gitgide
Yetiştirin fidanları.
Nedir ki kağıt parçası
Dünyayı itmeye çalışıyorum…
Bir damlacık beynim ile…
Yuvarlıyorum onu,yuvarlıyorum emeksiz,
Kanarak deliliğime.
Her gün ayaklarımla çiğniyorum…
Merhamet yok, iman yok
Bakmıyosun yüzüme,
Bana hiç zamanın yok;
Kaçıyosun gözüme.
Tıkadın kulağını
Beyini fiziği şeffaflaştıran
Doğal ilaç işte sevgi dediğin,
Duygulara doping olup coşturan
Doğal ilaç işte sevgi dediğin
Sindiriyor taş olsa da yediğin.
Hakkari Çukurca’nın Çığlı’da Bir velim varidi, adı Taho’ydu.
Bakmakla yükümlüydü yirmi kişiyi
Dört kişisi benim öğrencim idi.
Geçimini ticaretle sağlardı
Korucuydu,her durumdan ağlardı
İki katlıdır evimiz,
Altı ahır; kokusu mis,
Işığımız gaz lambası,
Doğal yaşantımız nefis.
Evin önünde bir merek,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!