Yaşadığım kente benzer duygularım,
İçimde bir deniz barınıyor.
Tek farkım,
Boğazımdan geçen gemilere hisarlarımdan,
Top mermisi değil,
Gül fırlatırım.
Sayısal eşitliği olmayan bir savaştan
vuruşarak çekiliyor düşlerim
Gri bir toz bulutu bırakmışım arkamda,
tüm sevdiklerime
Kelebek ömürlü sevinçler yaşarım bahar akşamlarında,
Ve ben; bak göreceksin, demiyorum bir daha,
Bir telaş var bende bu sabah,
Bir kâşifin keşif yolculuğuna çıkma telaşı
son hazırlıklarımı tamamlıyorum
bir dev gibi zapt edilmez güçlüyüm
Bir mucit bilgeliği ile
tüm gereksinimlerimi gözden geçiriyorum
Bu kentin dilidir,
Kılıç kaşların altında uzun ve usulca kıvrılmış kirpilerin,
Simsiyah göz bebeklerin..
Bu kentin dilidir,
Çeyrek geçelerde Eminönü iskelesine yanaşan,
Şehir hatları vapuru, su basılmış karınca yuvası..
Bir sen yoksun İstanbul’da,
Birde senli geçen mevsimler.
Sonsuz bir bekleyişsin sen, yağmur yüreklim,
Yokluğunda bir çocuk ağlıyor içimde,
Gitmek istiyorum bu şehirden
Hüzün çalıyor tüm saatler,
Sen benimlesin,
Yanımda yokken bile, seni düşünürüm.
Bir sinema çıkışında,
Ayak uçlarına basarak, uzanmıştın yanağıma.
Nefesin okşardı ensemi, kulağıma fısıldarken,
O sihirli cümleyi,
Gelmelisin,
Şehirlerarası yolculuğun ayrılık çayında,
Bekleme demiştin...
zoraki bir gülüş bırakarak, son bakışında...
Kolay mı?
Sen gittin kokun kaldı,
Kardelen asiliği var gözlerinde,
Mevsim beklemez ansızın,
Yemyeşil
Bahar gibi bakıyorsun..
Kendi yurduna alıp götüren kervan gibi,
Yüzüne yansıyan bir melek tebessümüyle,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!