Aşağıdaki şiir Lise 1 yaz tatilinde yazılmıştır(2014)(15 yaşımda iken)
Necm-ü hilal gözüktü semada
Şakrak oldum bir anda
Dermanım oldu cemalin
Cerihamı kapattı celalin
Mest oldum nimetlerine
Sen benim sarhoşluğumsun
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış
Devamını Oku
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış
Merhaba, güzel bir anlatım yapmak için uğradım. Bu şiiri paylaşmamın sebebi arkadaşlarımın tavsiyesi ile idi. Hem benim zamanında yazdığım şiiri unutmamak hem de hatıra kalması içindi. Bu şiiri yazarken hiçbir şair ya da şiir bilgim yok idi. Tamamen o anda hissettiğim cümleleri yazmıştım. Kelimeler de arkadaşımın annesinin şiir kitabındaki arka sayfalardaki sözlükteki kelime-anlamı şeklindeki ifadelerden ilham alarak yazmıştım.
Aslında bu şiir insanın hissiyatının betimlemesidir. Aslında bir betimleme yapmıştım. Şimdi analiz edelim.
Aşağıdaki anlatımdaki ‘’Şair’’ ifadesi bu şiiri okuyan herkestir. Sizsiniz. Öyle düşününüz.
Bu şiir, klasik tasavvufî şiir tarzına yakın bir üslupla yazılmıştır. Hem içsel bir coşkuyu hem de manevî bir huzuru betimliyor. Şiirin ilk dizelerinde "Necm-ü hilal" (yıldız ve hilal) gibi semboller gökyüzünde görünür, bu da Allah'ın yüceliğini ve kudretini simgeliyor. Şair, bu görüntü karşısında birdenbire neşeleniyor, manevi bir rahatlama hissediyor. "Cemalin" (Allah'ın güzelliği) şaire derman olurken, "celalin" (Allah'ın azameti) onun yaralarını iyileştiriyor.
Şiir, Allah'ın nimetlerini ve güzelliğini överek şairi mest eden bir ruh halini anlatıyor. Şair, kendini bu güzellikler karşısında küçük hissediyor ve Allah'ın hakimiyetini kabul ediyor. Bu tür bir şiir, derin bir manevî arayışın ve aşkınsal bir tefekkürün izlerini taşır. Tasavvufî açıdan bakıldığında, Allah’ın güzelliği ve kudreti karşısında insanın acizliği ve teslimiyeti dile getiriliyor.
Bu şiir, hem tasavvufî hem de lirik bir karakter taşıyor, derin bir manevî duyarlılık ve Allah’a yönelik bir aşk ve teslimiyeti anlatıyor. Duyguların coşkulu bir şekilde ifade edildiği bu şiirde, Allah’ın yüceliği, cemali (güzelliği) ve celali (azameti) gibi kavramlar ön plana çıkıyor. Şairin bu ilahî güç ve güzellik karşısındaki hayranlığı, minnettarlığı ve teslimiyeti şiirin ana temasını oluşturuyor.
"Necm-ü hilal gözüktü semada":
İlk dizede "necm" (yıldız) ve "hilal" (yeni ay) sembollerine yer verilmiş. Bu iki göksel cisim, hem İslam kültüründe kutsal bir anlam taşır hem de evrenin büyüklüğünü ve yaratıcının kudretini hatırlatır. Gökyüzünde beliren bu semboller, ilahî bir işaret olarak yorumlanabilir. Yıldız ve hilalin aynı anda görünmesi, bir nevi manevi uyanışın başlangıcını simgeliyor. Şairin dikkatini gökyüzündeki bu manzara çekmiş ve ruhunda bir derinlik uyandırmıştır.
"Şakrak oldum bir anda":
"Şakrak" kelimesi coşkulu, neşeli, mutlu anlamlarına gelir. Şair, gökyüzünde bu ilahî sembolleri görünce birdenbire neşe dolmuştur. Bu ani duygusal dönüşüm, manevi bir tecrübenin başladığını işaret eder. İlahi güzellik karşısında insanın ruhunda bir ferahlık, bir huzur belirmiştir.
"Dermanım oldu cemalin":
"Cemal" kelimesi, Allah’ın güzelliğini ifade eder. Burada şair, Allah’ın cemalini gördüğünde, ruhundaki sıkıntıların sona erdiğini, derman bulduğunu dile getiriyor. Cemal, Allah’ın insanı cezbeden, sevdiren, huzur veren yüzüdür. Bu dizeler, şairin iç dünyasındaki dertlerin, Allah’ın güzelliğini tefekkür etmekle şifa bulduğunu gösterir.
"Cerihamı kapattı celalin":
"Ceriham" kelimesi yara anlamına gelir. Burada mecazî bir yara söz konusudur; şairin manevi yaraları ya da kalbindeki sıkıntılar, Allah’ın celali yani kudreti ve büyüklüğüyle kapanır, iyileşir. Celal, Allah’ın kudretini, azametini, büyüklüğünü ifade eder. Allah’ın celali, insanı dehşete düşüren, karşısında hayranlık uyandıran bir özelliktir. Burada şair, Allah’ın kudreti karşısında acizliğini fark eder ve yaralarının iyileştiğini hisseder.
"Mest oldum nimetlerine":
Şair, Allah’ın nimetlerine karşı bir hayranlık ve coşku içerisindedir. "Mest olmak", kendinden geçmek, büyük bir hayranlık ve şükran duymak anlamına gelir. Şair, Allah’ın verdiği nimetleri düşündükçe kendinden geçer, bu nimetlerin bolluğu ve güzelliği karşısında hayranlık duyar. Nimet, burada maddi ya da manevi olabilir; şair, hem dünya nimetlerine hem de manevi nimetlere şükretmektedir.
"Bu ne güzelliktir böyle":
Bu dize, şairin Allah’ın cemali karşısındaki hayranlığını ve şaşkınlığını ifade eder. Allah’ın yarattığı güzellikler, şairi derinden etkiler ve bu güzellikleri anlamaya çalışır. Tasavvufî bir perspektiften bakıldığında, Allah’ın güzelliği, her şeyde tecelli eden bir özelliktir; hem yaratılan dünyada hem de insanın iç dünyasında hissedilebilir.
"Hakim olan Rabbim yeganedir!":
Şair, Allah’ın yegane (tek, eşsiz) olduğunu vurgular. Tasavvufî şiirlerde bu tür ifadeler, Allah’ın mutlak hakimiyetini ve tekliğini vurgulamak için sıkça kullanılır. Allah, hem güzelliği hem kudretiyle her şeye hükmedendir ve bu nedenle O’ndan başka bir ilah yoktur. Şair, Allah’ın bu mutlak hakimiyetini kabul ederek, ona teslim olur.
Şiirin genel teması:
Şiir, insanın Allah’ın cemal ve celal sıfatları karşısında yaşadığı manevi tecrübeyi anlatıyor. Şair, Allah’ın hem güzelliğine hayran kalırken hem de kudreti karşısında kendini küçük hissediyor. Bu iki ilahi özellik, şairin ruhunda hem bir coşku hem de bir teslimiyet yaratıyor. Şiir, Allah’a olan sevgi, hayranlık ve minnet duygularını dile getirirken, insanın ilahi huzur ve ferahlık arayışını da betimliyor.
Bu şiir, tasavvufî bir bakış açısıyla, insanın Allah’ın güzelliği ve azameti karşısında nasıl mest olduğunu, iç huzura kavuştuğunu ve Allah’ın yüceliği karşısında acizliğini kabul ettiğini yansıtıyor.
Teşekkürler, sevgiler, saygılar.
Not: Tesadüfen denk geldim ve şiirin anlamını anlatmak için yazmak istedim. Bu şiir benim için bir hatıradır. Okuduğunuz için teşekkürler.
Birkaç söz paylaşarak bu sohbeti ve cevabı bitirelim.
"Şiir, ruhun en özgür dilidir; onu kalıplara sokmaya çalışmak, duyguların uçuşunu sınırlamaktır."
"Şiir, bir nehrin yatağında akması değildir, taşan suyun özgürlüğüdür."
"Bir şiiri kalıba sokmak, rüzgarı avuçlamaya çalışmak gibidir; ne hissettirebilir ne de sınırlanabilir."
"Şiir bir form değil, bir ruh halidir; onu biçime sokmak, özünü kaybettirir."
"Necm-i hilal" demek, Hilalin yıldızı demektir Süleyman bey kardeşim. Hilalin yıldızı yoktur. Çünkü hilal ay'ın olgunlaşmamış halidir ve yıldızları kendisine uydu yapacak kadar bir güce malik değildir. Onun için kendisi dünyamızın uydusu olmuştur.
Allah'ın cemalini bu dünyada görmek mümkün değildir. Onu ancak ahiret yurduna gidince görmek mümkün olacaktır.
Cerihayı/yarayı kapatan Celal sıfat değil, Şafi isminin muktezasıdır. Yani şifa Allah'ın Şafi isminden istenir. Çünkü Celal sıfatı öfkesini temsil eder.
Allah'ın nimetlerine mest olmamak için insanın ya nankör ya da kör olması lazım. Lakin onları bize lütfeden Hakim/hikmet sahibi ismi değil Mün'im ve Mükrim ve de Muhsin isimleridir.
Rabbimiz için "Yegane" tabiri yerine "Yekta" tabirini kullanmak daha makul ve yerinde olacaktır diye düşünüyorum.
Hayırlı çalışmalar.
Merhaba, güzel bir anlatım yapmak için uğradım. Bu şiiri paylaşmamın sebebi arkadaşlarımın tavsiyesi ile idi. Hem benim zamanında yazdığım şiiri unutmamak hem de hatıra kalması içindi. Bu şiiri yazarken hiçbir şair ya da şiir bilgim yok idi. Tamamen o anda hissettiğim cümleleri yazmıştım. Kelimeler de arkadaşımın annesinin şiir kitabındaki arka sayfalardaki sözlükteki kelime-anlamı şeklindeki ifadelerden ilham alarak yazmıştım.
Aslında bu şiir insanın hissiyatının betimlemesidir. Aslında bir betimleme yapmıştım. Şimdi analiz edelim.
Aşağıdaki anlatımdaki ‘’Şair’’ ifadesi bu şiiri okuyan herkestir. Sizsiniz. Öyle düşününüz.
Bu şiir, klasik tasavvufî şiir tarzına yakın bir üslupla yazılmıştır. Hem içsel bir coşkuyu hem de manevî bir huzuru betimliyor. Şiirin ilk dizelerinde "Necm-ü hilal" (yıldız ve hilal) gibi semboller gökyüzünde görünür, bu da Allah'ın yüceliğini ve kudretini simgeliyor. Şair, bu görüntü karşısında birdenbire neşeleniyor, manevi bir rahatlama hissediyor. "Cemalin" (Allah'ın güzelliği) şaire derman olurken, "celalin" (Allah'ın azameti) onun yaralarını iyileştiriyor.
Şiir, Allah'ın nimetlerini ve güzelliğini överek şairi mest eden bir ruh halini anlatıyor. Şair, kendini bu güzellikler karşısında küçük hissediyor ve Allah'ın hakimiyetini kabul ediyor. Bu tür bir şiir, derin bir manevî arayışın ve aşkınsal bir tefekkürün izlerini taşır. Tasavvufî açıdan bakıldığında, Allah’ın güzelliği ve kudreti karşısında insanın acizliği ve teslimiyeti dile getiriliyor.
Bu şiir, hem tasavvufî hem de lirik bir karakter taşıyor, derin bir manevî duyarlılık ve Allah’a yönelik bir aşk ve teslimiyeti anlatıyor. Duyguların coşkulu bir şekilde ifade edildiği bu şiirde, Allah’ın yüceliği, cemali (güzelliği) ve celali (azameti) gibi kavramlar ön plana çıkıyor. Şairin bu ilahî güç ve güzellik karşısındaki hayranlığı, minnettarlığı ve teslimiyeti şiirin ana temasını oluşturuyor.
"Necm-ü hilal gözüktü semada":
İlk dizede "necm" (yıldız) ve "hilal" (yeni ay) sembollerine yer verilmiş. Bu iki göksel cisim, hem İslam kültüründe kutsal bir anlam taşır hem de evrenin büyüklüğünü ve yaratıcının kudretini hatırlatır. Gökyüzünde beliren bu semboller, ilahî bir işaret olarak yorumlanabilir. Yıldız ve hilalin aynı anda görünmesi, bir nevi manevi uyanışın başlangıcını simgeliyor. Şairin dikkatini gökyüzündeki bu manzara çekmiş ve ruhunda bir derinlik uyandırmıştır.
"Şakrak oldum bir anda":
"Şakrak" kelimesi coşkulu, neşeli, mutlu anlamlarına gelir. Şair, gökyüzünde bu ilahî sembolleri görünce birdenbire neşe dolmuştur. Bu ani duygusal dönüşüm, manevi bir tecrübenin başladığını işaret eder. İlahi güzellik karşısında insanın ruhunda bir ferahlık, bir huzur belirmiştir.
"Dermanım oldu cemalin":
"Cemal" kelimesi, Allah’ın güzelliğini ifade eder. Burada şair, Allah’ın cemalini gördüğünde, ruhundaki sıkıntıların sona erdiğini, derman bulduğunu dile getiriyor. Cemal, Allah’ın insanı cezbeden, sevdiren, huzur veren yüzüdür. Bu dizeler, şairin iç dünyasındaki dertlerin, Allah’ın güzelliğini tefekkür etmekle şifa bulduğunu gösterir.
"Cerihamı kapattı celalin":
"Ceriham" kelimesi yara anlamına gelir. Burada mecazî bir yara söz konusudur; şairin manevi yaraları ya da kalbindeki sıkıntılar, Allah’ın celali yani kudreti ve büyüklüğüyle kapanır, iyileşir. Celal, Allah’ın kudretini, azametini, büyüklüğünü ifade eder. Allah’ın celali, insanı dehşete düşüren, karşısında hayranlık uyandıran bir özelliktir. Burada şair, Allah’ın kudreti karşısında acizliğini fark eder ve yaralarının iyileştiğini hisseder.
"Mest oldum nimetlerine":
Şair, Allah’ın nimetlerine karşı bir hayranlık ve coşku içerisindedir. "Mest olmak", kendinden geçmek, büyük bir hayranlık ve şükran duymak anlamına gelir. Şair, Allah’ın verdiği nimetleri düşündükçe kendinden geçer, bu nimetlerin bolluğu ve güzelliği karşısında hayranlık duyar. Nimet, burada maddi ya da manevi olabilir; şair, hem dünya nimetlerine hem de manevi nimetlere şükretmektedir.
"Bu ne güzelliktir böyle":
Bu dize, şairin Allah’ın cemali karşısındaki hayranlığını ve şaşkınlığını ifade eder. Allah’ın yarattığı güzellikler, şairi derinden etkiler ve bu güzellikleri anlamaya çalışır. Tasavvufî bir perspektiften bakıldığında, Allah’ın güzelliği, her şeyde tecelli eden bir özelliktir; hem yaratılan dünyada hem de insanın iç dünyasında hissedilebilir.
"Hakim olan Rabbim yeganedir!":
Şair, Allah’ın yegane (tek, eşsiz) olduğunu vurgular. Tasavvufî şiirlerde bu tür ifadeler, Allah’ın mutlak hakimiyetini ve tekliğini vurgulamak için sıkça kullanılır. Allah, hem güzelliği hem kudretiyle her şeye hükmedendir ve bu nedenle O’ndan başka bir ilah yoktur. Şair, Allah’ın bu mutlak hakimiyetini kabul ederek, ona teslim olur.
Şiirin genel teması:
Şiir, insanın Allah’ın cemal ve celal sıfatları karşısında yaşadığı manevi tecrübeyi anlatıyor. Şair, Allah’ın hem güzelliğine hayran kalırken hem de kudreti karşısında kendini küçük hissediyor. Bu iki ilahi özellik, şairin ruhunda hem bir coşku hem de bir teslimiyet yaratıyor. Şiir, Allah’a olan sevgi, hayranlık ve minnet duygularını dile getirirken, insanın ilahi huzur ve ferahlık arayışını da betimliyor.
Bu şiir, tasavvufî bir bakış açısıyla, insanın Allah’ın güzelliği ve azameti karşısında nasıl mest olduğunu, iç huzura kavuştuğunu ve Allah’ın yüceliği karşısında acizliğini kabul ettiğini yansıtıyor.
Teşekkürler, sevgiler, saygılar.
Not: Tesadüfen denk geldim ve şiirin anlamını anlatmak için yazmak istedim. Bu şiir benim için bir hatıradır. Okuduğunuz için teşekkürler.
Birkaç söz paylaşarak bu sohbeti ve cevabı bitirelim.
"Şiir, ruhun en özgür dilidir; onu kalıplara sokmaya çalışmak, duyguların uçuşunu sınırlamaktır."
"Şiir, bir nehrin yatağında akması değildir, taşan suyun özgürlüğüdür."
"Bir şiiri kalıba sokmak, rüzgarı avuçlamaya çalışmak gibidir; ne hissettirebilir ne de sınırlanabilir."
"Şiir bir form değil, bir ruh halidir; onu biçime sokmak, özünü kaybettirir."
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta