Siz,
Çocuklarınızdan ayrı,
Yuvanız yıkılmış gibi,
Dört duvar arasına kapanmış,
Yemek sofralarında yalnız,
Yaşlı yüreğinizle,
Bende bilmezdim, sevgili Yılmaz kardeşim,
Ama gel görki zamanla onu da öğrendim,
O vakit (Neden neden) diye bende inledim
Yaşdaşlarımdan da aynı sesleri dinledim.
(Bak bir varmış bir yokmuş eski günlerde) diye,
Bilmem beni hatırlıyacak mısınız?
İsmimi duyunca şaşıracak mısınız?
Gene de kahkahayı basacak mısınız?
'Aaa, bu Necdet! ' diyecek misiniz?
Bu satırlar size halimi anlatacaktır,
Yapmayın, etmeyin, ne olur lütfen gelin şu ihtiyarı dinleyin,
Birilerine inanıp koştum hep peşlerinden, yanlıştır bu, bilin,
Onlara kanıp inanılmaz hayaller kurdum, siz bana benzemeyin,
Her seferinde yanılıp sonra benim gibi 'ne halt ettim,' demeyin,
Bu politikacılara inanıp, olmıyacak duaya sakın 'âmin' demeyin.
Yo Yo! ! Vallahi de billâhi de olmaz,
Kırk yıllık 'Kâni'den 'Yani' olmaz.
Çiller hanım, Erbakan'sız hiç olmaz.
Olsa da zaten bunun tadı tuzu olmaz.
Siz nasıl bana 'korkma sen' dersiniz,
'Ölürsen affetmem, ' deyip yüreğimi dağlıyorsun,
Beni de ağlatıp göz yaşlarına boğuyorsun,
Neden sen kendi Allahına bunu sormuyorsun?
Ona inanmıyorum, diye niye bana kızıyorsun?
Gelecek yıl kızının gidişini düşünürsün,
Gelin dinleyin beni; lütfen okuyun bu yazıyı,
İhtiyarlık yolun sonu; yoktur bunun ilâcı,
Öff be! Artık bitsin bu dayanılmaz acı,
Yok bunun sonu; kaz mezarımı, bre mezarcı!
İnanın; beynimi yakıyor benim bu derin sancı,
Kapılmışım çile seline...
Gidiyorum habersiz.
Yürüyorum ben ölüme,
Umutsuz ve çaresiz.
O gün, bugün derken,
Evet, evet neden ÖLÜM den çok bahsettiğim için yalnız bana kızarsınız?
Baksanıza şu ünlü şairler ne kadar çok bahsediyorlar “Ölüm”den
İlki, şairi azam Yahya Kemal Bayatlı’dan:
“Ülfet belalı şey, fakat uzlet sıkıntılı,
Ustadim;
(En guzel deniz:
henuz gidilmemis olandir.
En guzel cocuk:
henuz buyumedi.
En guzel gunlerimiz:
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!