Necati Cumalı Şiirinde Urla

Ali Tekmil
452

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Necati Cumalı Şiirinde Urla

Urla’da yaşıyor olmak, Urla’da yaşarken sanatla, edebiyatla uğraşmak; onun gidişinin yanına Urla’nın gidişini de katarak yürümek; daha önce aynı yazgıya uğramış olanlarla buluşmak, tanışmak gibi bir şey… Bugün şurada bunları konuşurken bana öyle geliyor ki: Cumalı da aramızda ve aynı şeyleri düşünüyor, aynı şeyleri duyumsuyor…Eğer şu anda bizimle olmak gibi bir olanağı ve şansı olsaydı aynı mekanı paylaşmaktan öte, daha birçok duygudaşlığı da birlikte yaşıyor olurduk. Bu anlamda da “mekânın” sarıcılığının ve etkisinin, yaratma sürecindeki rolünün bir kenara atılamayacak önemde olduğunu söyleyerek başlamak istiyorum.

Neden Yahya Kemal deyince aklımıza hemen İstanbul geliyor? Can Yücel deyince Datça, Tanpınar deyince Bursa, Ahmed Arif deyince Diyarbakır, Lorka deyince Granada geliyor? Nedir, şairi kuşatıp sarmalayan yakın çevrenin, şairin kendini yapma sürecindeki bu; dolaysız ve doğrudan, başat girdisi? Fiziksel/ sosyal çevreyle birlikte ve onda içerili olarak bulduğumuz ne? Birbirini içerme ve birbiri içinde erime ve yeni bir kimyasal olarak ortaya çıkma düzeneği nasıl işler?

Ben, bazı fiziksel ve insani “yapıların” canlı olduğuna inanırım. Elbet bu, insanın yakın çevre içinde, kendisine “ dokunan “ neyi/ neleri seçip, gönül evine buyur edeceğine de bağlı. Ama, sanatçıyı, özellikle de şairi; çanak antenleri dış dünyanın sinyallerine ardına dek açık birisi olarak görmekle hiç de yanılmış olmayacağımızı bildiğimize göre onu, bu işin ustası sayabiliriz.

O zaman nedir; Urla ile Necati Cumalı’nın kesişim kümesi? Bana göre ve “ doğal “ gözlerle şiirlerine bakan herkesin de açık bir biçimde görebileceği üzere Cumalı; küçük harflerle yaşamayı seven birisiydi. Sadelik, doğallık, kanaatkarlık, dobralık, küçük insanın yaşamaya karşı rahatlığı ve iç huzuru, kısa boylu mutluluklar onun ırasıydı. Tabii bütün bu saydıklarımızla bir bakıma Urla’dan ve oradaki insani iklimin kendiliğinden söz ediyoruz. Urla insanının Makedonya, Trakya ve Balkani renkleri O’nun boşluklarını hep maviye boyadı. O’nun kalitesine karışıp filizlendiği toprak ve iklim, kilometre bakımından aradaki uzaklığı saymazsak, ekonomik, sosyal ve kültürel yönleriyle hemen hemen benzerdir. Yani Cumalı belki de hiç, mübadele yaşamadı; o hep “ terkettiği yerde “ yaşadı. O, belki de Urla’da çocukluğunu buldu; bir şairin hep aradığını…Böylece de yalnızlığından kurtuldu; boşlukları doldu ve ömrü boyunca sonuna dek güvenilir bir yoldaşı oldu…

O’nun şiirlerinin dili ve söyleyiş diyalektiği üzerinden Viran Dağlar’la Kırandağ, Florina Deresi’yle Akpınar Suyu kucaklaşmıştır. Bu, ne güzel bir; dünyayı yurt edinme güzelliğidir. Sanatçının yurdu bütün yeryüzüdür diyen, ne denli de doğru söylemiş! Necati Cumalı’nın şiirlerindeki Urla’ya bakıp, oldukça geniş bir coğrafyayı panoramik bir biçimde seyredebiliyoruz.

Florina’dan, bir mübadele yeline kapılıp Urla’ya düşen tohum, burada şaşılacak derecede uygun bir iklim bulmuş ve burada boy atmıştır. O, adını Urla’nın soy kütüğüne çakmıştır. Artık Urla’yı Cumalı'sız, Cumalı’yı Urla'sız düşünmek olası değil. Artık Cumalı ve Urla birlikte anılacaktır. Ne mutlu, böyle sanatçıları olan kentlere. Ne mutlu, yaşadıkları yerle bütünleşebilen sanatçılara! Anısı, yazılarımızda ve şiirlerimizde; anılarımızda yaşasın!

Ali Tekmil / 10 Ocak 2008 (Necati Cumalı Şiirinde Urla adlı panelde yapılan konuşma.)

Ali Tekmil
Kayıt Tarihi : 12.1.2008 08:30:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ali Tekmil