ZULÜM DEVRİ
Her yerde karanlık, zulüm ve perişanlık!
Hayvanla eş değer görülür güçsüzler, yazık!
Yayılmış puta tapıcılık alabildiğine!
Canı çıkıyor kimsesizin, "kime ne!"
Sıyırmış insanlığını, düşmüş “en aşağıya!“
Kasıp kavuruyor ortalığı arsızlar, acımasızca.
Pınar arar herkes, bağrını serinletecek,
Işıksız, susuz bunca yıl nasıl geçecek?
Güneşe muhtaç insanlığın özlemi vaha,
Güneş doğunca yarasalar kalmaz sabaha.
Bekler yağmuru toprak, açmış ağzını,
Suya hasret toz bulutlu çöller, ümitli!
Çıkmış insan, insanlıktan, her yer vahşet…
İnsanlar, yırtıcı sırtlanlara okutur rahmet!
Kol geziyor haksızlık, güç; güçlüden yana,
Can çekişiyor adalet, hak savrulmuş yana!
Ötüyor baykuşlar, güzelim bağlarda!
Susturuluyor bülbüller, bilgisiz çağlarda!
İpeksi mesaja gurur ve çıkar keskin engel,
Bağrı yanıklar seni bekler, ey Nur, tez gel!
AY DOĞACAK
Uçamaz, güneş doğunca yarasalar!
Gülümsüyor ay doğacak diye yıldızlar!
Yıkıldı sarayın Medayin’de, sütunları,
Sönüverdi, İran'da yanan ateş yığınları!
Battı Save, taştı kurumuş Semave,
Şaştı tapanlar, devrildi putları yere!
"Yoktur korkunun ecele faydası!"
Ay doğdu, çıktı Mudiban’ın rüyası!
Bozdu rüya, ter içinde uykusunu!
Attı kafasının tası, duyunca doğduğunu!
BABANIN VEFATI
İki ay önceydi, dünyaya gelişinden,
Baba dönüyordu Suriye seferinden.
İnledi nazik baba, Yesrib’de derinden:
”Görmekti isteğim onu; ne gelir elden!"
Yirmi beş yaşlarında, taze fidan baba,
Çabaladı çıkmak için aydınlık sabaha!
Gitti, göremeden ulaştı erdem yurduna.
Uçtu çaresiz ruhu, özlemle asıl vatana!
Babadan tereke: İnce ruhlu Bereke,
Biraz para, koyun; kılıç, beş deve!
DÜNYA AYDINLANIYOR
“Doğdu ol saat’de ol Sultan-ı Din
Nura gark oldu semavat u zemin.”
Dedi, gördüm; ol Habib’in annesi,
Bir acep Nur kim güneş pervanesi,
Berk urup evimden çıktı nagehan,
Göklere dek, nur ile doldu cihan.”
Süleyman ÇELEBİ
(Vesilet-tün Necat)
“On dört asır evvel, yine bir böyle geceydi,
Kumdan, ayın on dördü, bir öksüz çıkıverdi!
Lâkin, o ne hüsrandı ki: Hissetmedi gözler;
Kaç bin senedir, halbuki, bekleşmedelerdi!
Nerden görecekler? Göremezlerdi tabî’î:
Bir kerre, zuhûr ettiği çöl, en sapa yerdi;
Bir kerre de, ma’mûre-i dünyâ, o zamanlar,
Buhranlar içindeydi, bugünden de beterdi.
Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta;
Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi!
Fevzâ bütün âfâkına sarmıştı zemînin,
Salgındı, bugün Şark’ı yıkan, tefrika derdi.”
M.Akif ERSOY
NUR BEBEK
Besteler bülbül, maşuka şarkısını,
Döker şair gizlice dizelere derdini!
Annenin incisi, tek özlemi babanın,
İbrahim'in duası, torunu Şeybe’nin.
Ya Rab, her taraf gümüşi aydınlık!
Ne oldu, nerede, o zifiri karanlık?
Doğdu güneş, gül kokuyor yollar!
Alamadı misk kokuyu, kirli duyular.
Bağırdı kıskanç, doğruldu yatağından,
"Eyvah, geldi başımıza korktuğumuz an!”
Doğdu ay bu gece, başladı kalbimde sızı.”
“Parlayacak bundan öte Ahmed'in yıldızı!
SÜTANNE
Halime’den önce şansı yaver Süveybe,
Katıldı şanslılar kervanına ilk sütanne.
Şanlı babaanne, ince duygulu Fatma,
Emzirdi, Tatlı Bebeğ'i, aldı kucağına.
Sa’d Yurdu kervanında, acele ve telaş!
"Haris, kapalım zengin bebeği; tez ulaş!"
"Ne çare Halime; merkebimiz aksak!
Kaldık geride, yetişemeyiz ne yapsak!”
“Gitti zengin bebekler, eyvah bize!”
Yararı yok yoksul çocukların, ailemize.”
Sordu: “Kimsin, kimin kızısın?"dede:
“Sa’doğulları'ndanım, adım Halime!”
“Mutlu ve yumuşak huylu demek Halime,
“Süt ve temiz hava, öz dil ver bebeğime.”
Yok fayda yetimden; bilinmez yine de,
Aldılar gül goncasını, eli boş dönülmez de!
Gelirken sondaydı merkep, şimdi önde!
Ulaştılar Sa’d yurduna, herkesten önce!
Geldiğinden beri evine ciğer paresi,
Doldu, taştı ev; boğdu sevince Haris’i!
"Bu Yavru’da büyük sırlar gizli Halime!
Şeyma’nın biri, onundur diğer süt çeşme!”
“Pamuk yavrumun, gül yanaklarını,
Öptükçe, gül kokuyordu her yanı.”
“Yanıma yaklaşan konu komşular:
”Niye gül koktuğumu, hep sordular?”
“Gül sepeti mi var, nazik kollarında?”
“Nedir o, ay mı parlıyor kucağında?”
Bitiremedi ağzında sözleri sütanne,
Anlattı her önüne gelene tane tane!
“Sütlendi şimdi, sütü kuru koyunumuz,
Öyle ki kana kana içti her komşumuz.”
“Herkesin davarları, aç yatarken ahırda,
Tulumlarca süt sağdık, kuraklık yıllarında.”
“Emzirirken, kucağımda ay yüzlümü,
Uzun uzun seyrederdim kara gözlümü!"
“Gezer onunla, bir bulut, başı üstünde
Önünde yürür bereket, gittiği her yerde.”
"Düne kadar gölgelikti meyve ağaçları,
Bugün kırılacak oldu meyveden dalları!"
Ayrıldı sütanneden, kavuştu anneye,
Haber saldı komşular duyarlı dedeye.
"Götürün yavrumu, ölüm saçıyor veba!
Açık dilli, sağlıklı olsun iki yıl daha.”
Dört döndü sevinçten, sütkardeş Şeyma,
Annesiyle güle oynaya koyuldular yola!
Kayıt Tarihi : 26.12.2019 12:55:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!