Adıyaman/ Besni, Köseli köyünde doğdu. İlköğretimini kendi köyündeki ilkokulda tamamladı. Sırasıyla, Adıyaman Gazi Ortaokulu'nu, Adıyaman Lisesi'ni bitirdikten sonra İstanbul, Mimar Sinan Üniversitesi. Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden 1997 yılında mezun oldu. Üniversite öğrenimi boyunca Dostlar tiyatrosu, Oyun Atölyesi gibi tiyatrolarda çalıştı. 1997 yılında öğretmenliğe başladı. Halen bir özel eğitim kurumunda öğretmenliğe devam etmektedir.
Öğretmenliğin yanı sıra tiyatro ve oyunculukla da ilgilidir. Özel bir radyoda 'Acem Ayılmaz show' adı ile bir mizah programı yapmaktadır.
Her Anadolu köylüsü gibi coşkun, mağrur, saf ve ÖKSÜZ kaldı biraz da.... Her çocuğun yaşadıklarını yaşadı doğduğu andan itibaren... Orak biçiminde çıraklık etti babaya... Her çocuk gibi çaya yüzmeye gönderilmedi... Her gönderilmediğinde kaçtı... Her kaçışında dayak yedi.
Ama her seferinde; 'Bu romanı yaşayacağım inadı.' tuttu...
Herkesin yaşamı kendine romandır biraz da. Kendi romanının SERİM bölümünü bitirdi. DÜĞÜM bölümünü yaşamaktadır şu aralar... ÇÖZÜM'e çeyrek var...
Eserleri
Mavi Hörgüçlü Öyküler - Dosya, Mavi Hörgüçlü Şiirler - Dosya,Kırmızı Başlıklı Kurt - Gençlik Oyunu (Çalıştığı kurumda sergilendi.) , Biz Aristo Biz Eflatun - Gençlik Oyunu (Çalıştığı kurumda sergilendi.)
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!