İçime doğuruyorum hep kendimi,
Kendi acılarımın anası oluyorum, en erkek halimle
Ve herkes beceremez, kendi göbeğimi kesiyorum,
Kör çakmak taşları bulanıyor yüzüme...
Gittiğim her kentte kalasım geliyor.
Burada her şey başkadır,
Akıl almaz yaralar alır gündoğumları,
Dudaklar çatlar ki, belki revadır.
Sineler dövülür, dökülür göz yaşları,
Ayrılık nice çekilmez bir davadır...
Akıl almaz yaralar alır gündoğumları,
Şimdi ne zamanı biliyor musun,
Senin sesinden sevme zamanı,
Uykulara gönderdiğimiz sevmelerden,
Kördüğüm olmuş keşkelerden
Şimdi sende uyanma zamanı yeniden …
Seni öyle bir sevdik ki kızım,
Gülünç, yamalı kapılardan geçtik,
Sahipsizdik!
Gözlerimizdeki kadınlar yörüngesinde,
Yetmediğimiz yaşamlara taklalar attık!
Bıraktığımız yerde kalır mı yaşamak,
Başımızı yasladığımız hangi yastık
yanak rengindedir...
Bir tonlama çabasına düşmüş ayrılıklar,
Çivisi düşmüş gülmek tarzında....
Göçmen kuşlar yuvalanmış
Mavi, kaçak sabahlara.
Öpüşler korkulu,
Korkular kaçak günlerle sevişmede…
Mavisi fırtınaya tutuklu aşkların,
Seni öyle bir sevdik ki kızım,
Kirli tırnaklarımız oldu,
Kirli yüzümüz, kirli donlarımız…
Mesela, öyle bir sevdik ki seni,
Bayram ziyaretlerine gittik kot pantolonlu,
Gömleklerimiz marka değildi elbet…
Tarifi yok bir iç çekişten ötekine..
ışıldayan mızrağı susturmuş romalının..
roma'dan kalma ne varsa.. aşklara mı yazılmış..
ve bir büyük özlemeye mi yazılmış serüvenler..
hangi yolculukta likya'lı prenses,
Gün gelecek, çocukluğuna dönmek isteyecek
Aç martıların sesiyle üşüyecek...
Aşk mı diyordum,
Ağlamak ne ki, toprağın örttüğü nefesime,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!