Akşam, sabah öğünde Ne yer, ne içer diye...
Hiç merak ettiniz mi garibanın aşını.
Ona merhamet eden çok sevap biçer diye...
Ne zaman okşadınız bir yetimin başını.
Kafayı öne eğmek hem ayıp ve ar diye !
Giderim serinlerim dağlarım hep kar diye !
Altın, gümüş, mal ve mülk her imkanım var diye...
Böbürlenip mazluma niye çattın kaşını.
Benzesen de cüssenle şu yüksek dağ beride...
Zaman o bedenini maden gibi eride.
Hayır hasenat yoksa neyin kalır geride... ?
Şu toprağa verince yakın dostlar naaşını.
Pislenmiş su misali her yöne akıyorsa !
Kendisini söndürüp masumu yakıyorsa !
Bu sonsuz yolculuğa aykırı bakıyorsa...
Tamir etmek çok zordur gönüllerin şaşını.
İnancın kel, kör ise şeytan içe tıkılır !
Kendini düzeltmezsen tatlı candan bıkılır !
Sen içinde çürürken o başında yıkılır...
Hep dik kalır sanma ha mezarının taşını.
Cumali çok çabala biraz kendini yor da...
Ebedi bir alemde kalma ateşte, korda.
Boş gelmişim diyerek çok ağlar isen orda...
Kim siler düşün hele gözlerinin yaşını.
Kayıt Tarihi : 6.8.2022 09:25:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!