Son gecenin hazırlıkları ardından,
Bir bilsen kaç kez öldüğümü…
Kapatırken bavulu neler götürdüğünü,
Canımı da aldın gittin ya…
Nasıl olur deme, Allah aşkına!
Ne sen sor, ne ben söyleyim.
Sen ve aşkımızın baharı,
Odamızda hâlâ mis gibi kokar.
Mutluluğun tatlı buğusunu,
Kaybettiğim yaşama duygusunu,
Nasıl bir bütünün dörtte biri olduğumu,
Bir aslan iken, nasıl bir kediye döndüğümü,
Ne sen sor, ne ben söyleyim.
Kaybeder ya insan her şeyini;
Umutlarını, hayallerini, yarınlarını,
Aşını, ekmeğini, suyunu,
Çöl güneşinde kuruyan dudaklarını,
Bir ıslatanın bile bulunmadığını…
Yapayalnızlığımı, kimsesizliğimi,
Neden hep sustuğumu, sessizliğimi,
Ne sen sor, ne ben söyleyim.
Çaresiz kalıp da ağladığımı,
Akıtıp sel olan gözyaşlarımı,
Gece gündüz iç çektiğimi,
Alıp başımı ellerimin arasına,
Diz üstü çöküp odanın ortasına,
Üç oda bir salonda nasıl hapsolduğumu,
Ne sen sor, ne ben söyleyim.
Her sokağa çıkışımda ben,
Bir tanıdık yüze hasret kaldığımı…
Buz gibi kış rüzgârlarının yüzümü okşadığında
Eşsiz sıcaklığını nasıl aradığımı…
Sen gidince, artık güneşin doğmadığını
Yıldızların sönüp parlamadığını,
Ruhumun nasıl karardığını,
Ne sen sor, ne ben söyleyim.
Ne yediğim ekmeğin tadı aynı,
Ne uyuduğum uykunun huzuru,
Çiçeklerimiz soldu, toprağı bile kuru.
Ne dünüm belli, ne yarınım,
Ne damarlarımda akar kanım,
Tüm bedenim titrer,
Darağacında sallanırım, ah!
Hâlâ nasıl yaşarım? ..
Ne sen sor, ne ben söyleyim.
Anlat gezdiğin yerleri ben de gezeyim,
Ne olur anlat, ben dinleyeyim.
Ne çok özledim tatlı sesini,
Gülüşünü, bakışını, bana doğru gelişini…
Allah aşkına bağır, çağır.
İster nara at, ister haykır!
İki laf et, hiç susma.
Sen konuş konuşabildiğin kadar,
Bana hiç kulak asma.
Önce başını göğsüme yasla,
Öylece kalakal…
Sakın bir daha kalkma, uyandırma,
Nasıl gördün bu rüyayı? diye,
Ne sen sor, ne ben söyleyim.
Ne diyeyim, nasıl anlatayım ki?
Bir kara kış var içimde,
Bir türlü gelmeyi bilmez bahar.
Ne menekşe kokulu rüzgâr,
Ne eskisi gibi açan bahar dalları var.
Ne dağlar çeker yükümü,
Ne dereler dinler bir sözümü.
Gül kokulum, seni nasıl özlediğimi,
Nasıl aradığımı, kimlere sorduğumu,
Her kâbusu nasıl hayra yorduğumu,
Seni hala nasıl deliler gibi sevdiğimi,
Ne sen sor, ne ben söyleyim.
Şimdi gözlerimde yaşlar var,
Ne gideni soruyorum, ne geleni…
Ne bu ev, ne bu şehir ne koca dünya,
Ben yalnız seni istiyorum, tek seni…
Gel desem gelemezsin, biliyorum.
Boşuna yoluna bakıp, boşa bekliyorum.
Her gün yaralarıma tuz biber ekiyor,
Her gün derdime bir yenisini ekliyorum.
Her sabahın akşamından, her günün bitimine,
Mum gibi nasıl yavaş yavaş eridiğimi,
Eriyip, tükenip, nasıl bittiğimi,
Ne sen sor, ne ben söyleyim.
Sazım bile küstü bana,
Tüm resimler hâlime güler.
Bir şarkı bile çalmaz sevdadan yana,
İçimde bir şeyler can çekişir, inler;
Ne ruhun duyar, ne kulağın dinler.
Binlerce gemi kalkar benden sana,
Sensizlik denizinde nasıl boğulduğumu? ? ?
Ne sen sor ne ben söyleyim…
18 Eylül 1999
Orhan ÇakayKayıt Tarihi : 1.1.2014 22:07:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Eşim ve çocuklarımdan ayrı kaldığım sırada yazılmış bir hasret şiiri.
![Orhan Çakay](https://www.antoloji.com/i/siir/2014/01/01/ne-sensor-neben-soyleyim.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!