İnsanın tek kelime söyleyecek lafının olmaması ne kötü; direnirken öfkeli yüreğinin isyanlarına.. Çaresiz kalmak, hatta kimsesiz.. Parça tesirli bomba gibi patlarken kulaklarında yokluğu duymaya çalışmak onu, çıtırtısına yakmak kocaman onurunu.. Çabalamak sonra eline tek harf geçmeyeceğini adın gibi bildiğin halde.. yürümek ne zor ayrılık bulanmış bir kaldırımda, uyuyamamak uykusuzluk kazınmış yalnızlıkta... Gözlerinden aşk akarken ıslatamamak yanaklarını, ne kötü..
Kendini defter arasında unutulmuş ve kurutulmuş bir gül gibi hissetmek, koşarken çocuksu adımlarla ve tam sarılacakken olgun bir dala, düşmek sonsuzluğa...
Paylaşmak somurtkan ve soğuk bir duvarla eskimeyen anıları.. yanarken yüreğin cayır cayır ışıyamamak ne kötü...
Ne kötü yerle yeksan karanlıklara esir olmak, çiçek açmayan, kervan geçmeyen topraklarda çürümek.. Sorgulamak; olmayanı, olmayacağı, olmayıp bitmeyeni, zorla bitirileni..!
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla