Bilinçsiz bir çevre kirletme üstünlüğümüz var, bizlerin. Biliyor musunuz? Halk olarak
gurbetten giden gurbetçilerimiz, memlekete vardıklarında, modern çağın,yaşamın
düzenliğini görünce, kendi çevresindeki çirkinliklere, isyan edesi geliyor. Gelirken
orası Avrupa, burası Türkiye. Orayla burayı kıyaslama. Kalkınmış devlet ile
sömürülmüş devlet bir olamaz diyorlar. Ya da onlar çok çalışkan bizler tembeliz dedikleri oluyor. Tembellik nerden geliyor? Düşünelim düşündükçe tembelliğin ortaya çıkışlarını görelim.
Okullar da, derslerde Avrupa’da çocukken yetiştiriliyor. Çevre temizliği düzenliği eğitilerek veriliyor. Elindeki çöpü yere atığında oranın çirkin görünüm alacağını, birden çoğalıp
çoğaldıkça pislik olduğunu görecek. Yaşadığı çevrenin nasıl kirletildiğine tanıklık edecek
ederken de sağlıksız, temiz olmayan kirli bir hava soluyacak, hastalanıp ölüp gidecek.
Bunun bilinci yerleştiriliyor okullarda. Bizler de çitlediğin çekirdeği iki diş arasında kırıp
ağız içinde toparlayıp tükürüp yere atmak kalıyor.İçtiğin sigara izmaritini, çevrede yangın
ya da felakete yol açar mı düşünmezliği içinde fos fos çekerek baş parmak ile işaret parmağın arasına alıp fırlatmak kalıyor. Fırlatırken yakın ayak dibine değil de uzağa atılıyor.
Kıvılcımlar başlıyor.Kül tabakası ne işe yarar? Açık alanlarındaki çöp kutuları bizlerde bir aksesuar mıdır?
Kız çocuklarıyla erkek çocukları neden birbirlerine uzak mesafeden arkadaşlıklar yaparlar?
Kaynaşmama, iletişim kuramama, bu kurulmayan iletişim çocukken erkek kız çocuğunun
getirdiği sonuçları görebiliyor muyuz? Töreler kaçınılmaz oluyor, buna da kibarca kullanılan sözler,Türk ahlakına aykırıdır.Kız ile erkek çocuğunun arkadaşlık yapmasına, konuşmasına, samimi olmasına sizler mi karar veriyorsunuz? Bu düşüncelerle çocukların eşitlik haklarını korumuş oluyor musunuz?
Çok kısıtlı bütçeler olabilir. Hatta hiç bütçesi olmayan kırsal alanlarda var.Kendi olanağını yaratanda var.Burada gönüllü iş yapma ortaya çıkıyor. Dayanışma, bu dayanışmayı insanımız nasıl kullanıyor biliyor musunuz?
Köy kahvelerinde, zaman öldürerek kullanıyorlar.Tarımdan çıkınca, bağ-bahçe işleri bitince çocuklarını da yanlarında çalıştırarak, hayatın çekilmez köleliğini işleterek sağlıyorlar.
Yapacakları hizmet kendilerin bulunduğu yöre, köy için olacak, düşünülerse. O düşünme yerine bana ne sözü kelimeleri dökülüyor.O kadar iş var ki yapılacak, düzenlenecek. Mezarlarımız ottan geçilmiyor.Diken çabası birde... O kadar dip ölüleri gömüyoruz ki.
Yanda yatanın üstüne basarak, ayaklarımızın altında, saygısızlık etmiyor muyuz o ölüye?
Mezar taşlarının içindeki otlar temizlenebilir... Yapılamaz mı? O kadar zor mu?
Köyün boğasını ve koyunlarını mezarlıkların içinde otlatılıyor.Ölülerimize ne kadar saygılıyız değil mi? Mezar taşlarını yerlerinden söküp bir çok havlu duvarların arasında görebilirsiniz.Bu da ayrı bir sorun... Kendi elimizle kendimiz kirletiyoruz.Modern çağın çağdaşlığını, ellerimizle yitiyoruz. Bu düzenlemelerin olması için yurt dışından çevrecimi getirmek gerekli? Bence de gerekli. Köy kahveleri ve şehirdeki kahveler, Internet Cafeleri dolup taşsın, sabah erken kalkıp kim iş yapacak? Çalışma saatleri bile o kadar farklı ki insanın bu kadar da insanın sömürülmesi, ezilmesi köleliğin modernliği bu diyemeden edemiyor memleketimizde...
İnsanın belli kapasitesi var. Çalışma güçü ortalama 8 saat. İşini çok sevebilirsin.Ömür biter, iş bitmez.Bir işçinin sırtına, kendine ailesine zaman bıraktırmayacak kadar iş verilmez ki.
Çocukları çıraklık yapsın diye sanayiye gönderen anneler ve babalar kirletmiyor mu?
O çocuk orada sigara, diş arasında çekirdek, küfür etmeyi öğrenmiyor mu?
Meslek eğitimsizliğimiz o kadar başı bozuk ki, anlatılamaz...Anlatmaya çalışsan da
Türkiye'de herkes kendini daha kültürlü, bilinçli sanıyor ki, bilinçli olan bilincini yitiriyor.Bu vurdum duymazlığın karşısında...
Kaldırımlar da yürünmez oldu.Kaldırım üstüne duraklar yapılıyor. Bu dünyanın neresinde var.
Kasabada kaldırımların üzerine ağaçlar dikiliyor.Ya yoldan geçeceksin ya da duvarın üzerinden yürüyerek geçeceksin. Çok çalışkan belediyelerimiz ve mühendislerimiz var.Helal olsun aldıkları maaşlara.
Alt temelimiz o kadar bozuk ki, su basması en az bir metre'nin altına inemiyorsun.
Toprağın altını kullanamıyorsun. Kullansan kanal yok. Kanal olmayınca,toprak altı boş kalıp
üste çıkılan binalar, ileride büyük çatlaklıklara, kaçak yapılaşmanın önünü açıyor.
Toprağın altı bodrum kat, araba garajı, sığınak olarak kullanıla bilinir. Bunlar o kadar eksik ki. Boş ver diyerek üstüne bir kat daha çıkılır hesabı yapılıyor.Kanal doluyor, tıkanıyor.
Döşenen taşlar yerinden sökülüyor, yama vurmuş gibi görünüm veriliyor, alışığız bu tür
çöplüklerde çöp görmeye...Gözümüz o ortamda yetişiyor, yetiştiriliyoruz...
Kalkıp Avrupa’yı kınıyoruz. Avrupa Türkleşseydi milyonlarca Türkler Avrupa’yı ıstılah etseydi de, Avrupalılar’ da Türkiye'ye yerleşseydi modernliği, giyimi, sigara külünü, izmaritini, diş arasındaki çekirdeği işlemeseydi, ne güzel olurdu değil mi? Kendi kendimize bizler temizliği öğrenemeyeceğiz.Su ile taharet alıyoruz, kağıt kullanmıyoruz.Alaturka tuvaletleri kullanılıyor, oturaklı tuvalet ayıp olurmuş. Bir zamanlar evlerin en az 50 metre hatta daha uzağına yapılırdı. Ev içinde hela yapılmazdı, ahlakımıza aykırıydı.Öyle görmüşlerdi, görülüyorlardı.
Kırsal alanlarda, şehrin gecekondularında halen bunlar var. Temizlik imandan gelir.Bu mu temizlik imanı?
Sen benden çok seviyorsun. Ben senden çok seviyorum memleketimi.Bu mu sevmek? Bu mu temiz tutmak? Bu mu kanal kapağı olmayan çukura düşmek….
Yusuf Ter 11.02.07
Saat 16:11 İsviçre
Kayıt Tarihi : 13.2.2007 01:05:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Sevgili kardeşim: Yusuf Ter
Sadece okunması değil üzerinde düşünülmesi gereken bir yazı olmuş.
Emeğinizi kıtlar başarılarınızın devamını dilerim.
öbür günü oraya geldigimde gördümkü kaza yaptigim yere hemen engel koymuslar arabanin yavaslamasi için bizde olsa orda adamda ölse yine duyarsizlik olurdu aramizdki fark bu ve bunun gibi bunun disinda bizlerde güzel insanlariz. Saygilarimla, Ha! ayrica 2001 de araba ile Türkiyeye izine gittigimde Trafik polisi Bey efendi ülkemize hos geldiniz. radara yakalandiniz. 20 km hizli gittiniz. nakitmi ödemek istersiniz daha sonrmi demisti. Kibarlik centilmenlik çok houma gitmisti. Mutlu olmustum Insaniz beyler.
TÜM YORUMLAR (3)