biri anlatsın, onsekizi yirmialtı geçe
ayın ondokuzu, perşembe
cebeli mahallesi beşinci sokak no yedi
açık sarı rengindeki masanın karşısındaki
beyaz boyalı duvarın üzerindeki saatte
akrebin altıda, yelkovanın beş ile altı arasında olduğunu
birisi hatırlasın dün bu saatlerde masanın boş olmadığını...
şimdi gece yarısı
elbette uyuyordur bir çok insan
bir çoğuda uyumayı istiyordur
herşeyin anlamlı bir karanlığı var
tabi kapının gıcırtısında şarkının kısırlaştığı
korkuların
'acaba cinler ve periler burada mı? '
çağrıştırdığı anlamsızlıklar üstüne
salondan sızan ışığın hayıflanması...
başıboş bir fikirde ilk kez düşününce
sen mi, bir başkası mı
yoksa aşk mı,
bir önemi var mı yalnızlığın..
boş yatağı itinayla toparlamışım gibi
az sonra gidecekmişim gibi
gidecek bir yerim varmış gibi
yok bir gerçekliği, yada şiirselliği bu hayalin
uzaklığının mahoş tadını tadarken
seni bir ömür kaybettiğimin acısı
ne müthiş bir acı
şimdi göğsüme dokunan hurma ipliğinden saçların olsa
elimi avucunda hissedip rüyalara dalan sen,
yanımda dursan
unuturdum
antika vazonun masanın sarı rengini aldığını
farketmezdim belki
kabus mu bu, yoksa korkusu mu sessizliğin
oysa,
şahane yüzün, ama yavanlığı sözlerinin
ve yüzüne yakıştıramadığım küçük hayallerin
mahvedişini seyrederdim
fakat
şimdi muhteşem bir sensizlikte
istediğim cümleleri dinliyorum dudaklarından
öpmekten daha güzel
sevmekten daha güzel sevilmek.......
anladım...
seni anladım sonunda...
aslında gitmek için geç bile kalmışsın... ama
pişmanlığın duruyor hala
birazdan bir şekilde kavuşacak gibisin bana
bekliyor olacağım,
benim gibi ağladığını görmek
gözlerime sanki birden ölüverecek gibi bakan gözlerine dokunmak
beni öpebilmek için çırpınmanı seyretmek
ne güzel olacak...
Kayıt Tarihi : 23.8.2006 12:52:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!