Ne Desem Bilemedim Şiiri - Mustafa Enes ...

Mustafa Enes Erol
111

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Ne Desem Bilemedim

Güçsüzüm bağışla beni
Ne sabahlar ne akşamları kaldıramıyorum sarılamadığımız saatleri
Sırtım kırıldı ya kırılacak düşmemeye ne çare
Bir boşluk belli ki kollarının arasında
Üzerine tonlarca güvercin konan sokağının dut ağacı meyveler sunar
Çabalar o günlere geri dönmem için
Güneşten kızarıp omzuma çarpar. Evler yanar ben doğarım
Sen bir yaşımsın bağışla beni
Hiç dayak yemediğim ağlamaktan
Annemden sonraki ilk aşkımsın
Hakikaten yüreğimi yalnızlığından dağlayan
Annemden önceki ilk aşkımsın
Olmayan dağlardan çıkan değil soğuk damlalar dudaklarımı yenileyen
Teki dahi parmaklarımın girmez arasına
O iblis makineler nehirlere döken gözyaşını daha tuzlu,
Seni istemiyorum bağışla beni
Denizlerin arasından boğulganlıkla çıkan sayfalar var
Onların hayali karınlarına yaslarız başlarımızı
Omuzlarımız çarpar dünya topraklarına asla kesilmeyen
Biraz kuzey biraz batı o an
O an yine gözler görür
Ağaçlar yapraklarıyla kolaçan eder diğer ağaçların yapraklarını
Seni öldürmek istiyorum bağışla beni
Yaş sürahilerini dolduracağım zamanı kontrol eden karnına bıçak gibi girsin istiyorum görünmez zülüflerine hayranlığım
Bilinmez, doksan dokuz sürahinin kaparız kapağını
Bilinmez, bir bakışınla yirmi ikimde, yirmi yedimde ölmüşüm
Bir de kulaklarına kadipekten hançerle
Beni öldürmeni istiyorum bağışla beni
Vaka denizinde ben seyrederken
İçimin Paris’ine, Piran’ına tsunamiden,
Aman canım! Ne oldu diye mi sormuşlar;
“Kaptan ve okyanus birbirine basmış, basışmışlar”
Der
Severim.
Ah! Öldürmekmiş bıçakmış şaka öyle şeyler
Tüh, diye söylenmen yok mu
Komik mi?
“Evet”, biraz da “Biraz” demez mi?..
Çiçekler en güzel yeşillere boyanır, Dünya en güzel kirlerini süpürür dirseklerimize,
Ne yaşatır, anladın mı büyün bana
Piramit şarkısı, şarkı, müzik, tresor,
Sen
Dönüp dolaşıp sana geliyorum bağışla beni

Fiziğin temel kanunları
Yaşadığım hayat
Güzelce ağaçlar
Bir hastanedeki kan torbaları
İşaret feneri, soğuk, demir
Bir bank, karşısında Hırvatistan
Mor kalem, bu satıra başladığım örneğin;
Değerliymiş, diye gizlide cebime sıkıştırılan
Kararlılıkla olağan
Siyah aksesuarlar gibi
Ya da gökkuşağı
Her şey kısaca
Buharlı makineler “Teknoloji yetersiz!” diye bağırıyor gibi
Taş yontulması, uzaydan gelen hediyeler
Uzaya giden hediyeler
Geçen akşam bırakmış eroin bağımlısı
Cebinde atmaya kıyamadığı çakmağıyla
Bu kadar
İki kelimeyle, her şey kısaca
Sen de sonsuzdan çıkarıldığında sonsuz kalan sayısın
Sen
Eriyen duman
Beyaz dallarıyla beyaz yapraklı kuş yuvası
Masmavi siyah-beyaz fotoğraf
Kaydıraksız apartman, içine girdim
En üst katın iki altı, üçüncü kat
Bir kahve yapıp döktüm, yine yapıp bir daha döktüm yoruldum
Ben oturdum, sen gördün
Ellerin yarım, tamamı açık, gözlerin yarım, tamamı açık
Kulaklarım duymuyor Nisan’dan beri
Yarını paylaştın, dinledim yarın
O yangın resimlerin tabloların
Yandığı, dağlara taş olduğu
Dilindir, dudakların
Ateşim yükseliyor Nisan’dan beri
Bırakalım hiçbiri yanmasın
Yaşa, bekle, daha fazla yaşa
Seni seviyorum bağışla beni

Mustafa Enes Erol
Kayıt Tarihi : 18.2.2024 20:30:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Uzay'a.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!