Yaşamda kendimizdeki eksik yanları sayelerinde tamamlayabileceğimiz insanlar mı daha çok değiyor acaba bize?
Yüreğimizdeki yaraya dokunan insanlar.
İyileşme şansı bulması için dağlanması gerektiğini sandığımız yarayı kendi davranışlarıyla iyice deşecek olan insanlar...
Hayatı hızlandıran bir şeyler oluyorken, çoğunlukla yüzeydeki görüntüye takıldığımız için, özde yaşananları kavramak mümkün olmayabiliyor her zaman...
Birisi canımızı acıttığında ona kızmayı bırakıp, “Nerem acıyor benim? ” diye sormamız gerek oysa kendimize…
'Neden' diye, 'nereden' diye sormak, “bu yaranın sebebi”.
Ve asıl soru belki de şu olmalı; “neden bu insanı seçtim ben, yaramı karıştırması için? ”
Ne kadar yol kat ettiğimizi görmek gerek hayatta. Ne kadarını edemediğimizi.
Hangi engellere takılındığını. Belki gurur, belki korku, belki de üste çıkma yarışının insandaki kalıntıları engel...
“Aynı taşa takılan, aynı duvara çarpıyor”* diyor bir şarkı sözü.
Duvar yoksa aynı mı yine?
Bakmak lazım işte..
O halde taş da mı aynı?
Ne çok soru…
Ne çok yanıta gebe…
Hangileri doğru peki yanıtların?
Ya da, “doğruluk” ne demek?
Kavramlar ne?
Kavramları yaratan da biz değil miyiz?
Sonra uyması gerekenler, yine mi biz?
Yoksa tuzak bu mu?
Tuzağı görmek, düşmemenin birinci adımı olabilir mi peki?
Kim bilir, belki de...
Aynur Uluç
*Şarkı sözü: Nazan Öncel
Aynur UluçKayıt Tarihi : 27.12.2005 09:25:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

tevfik fikret
aklıma geldikçe yazıyorum aynur hanım.Bir şiirin altına görüş bir defada yazılacak diye bir kayıt yok nasılsa
hem bizim sözlerimizin bir rivayete göre adının beleşe çıkmak gibi bir şöhreti de var.Ama şükür ki Antoloji yetkilileri şairlere beğenmedikleri mesajı silme yetkisi de vemiş.
Yazınıza dönmek istiyorum ve dönüp dönüp okuyorum yazınızı
Aradığımız şey; bulabileceğimizi veya bilebileceğimizi sandığımız veya sezdiğimiz şeydir.
Aradığı şeyin evsafına dair sezgisi olmayanın
bulabilmek gibi bir ihtimali de yoktur.
Bulduğumuz hiç bir şey bulmak istediğimiz nihai şey de değildir.
merak en çok çocuklara ve çocuk kalmaktan yorulmayanlara mahsus bir haslettir.
Hayatı hızlandıran bir şeyler oluyorken..ayrıntılar kaçar elbet..Ayrıntılara hipnoz olduğumuzda da eylem kaçar
Eylem ve düşüncenin duruşunu en çok deniz anasında seyrettiğimi düşünürüm ben.
Kocaman bir daire olduğunda deniz anası potansiyel enerji depolar,ip gibi olduğunda hızlıdır ve kinetize eder enerjisini
Düşünmeye; düşünmeyi,düşünmekten başlayanların yüreklerinde hep duran bir yaraları vardır yazınızda söz ettiğiniz gibi,ama nasıl yaraysa bu bilinmez, bir kırmızı gül kadar da güzeldir.
Sizi anladığımı sandıkça, ben anlaşılmaz buluyorum kendimi..saygılarımla
sen ağla, gafil gülsün, nadan yelpazelensin
N.F.K
saygılarımla
Bunu unutmuştum Aynur hanım
sahi neden bunu düşünmedik hiç
Sorularımız çok hayatta. peki yeterince cevap bulabiliyor muyuz? Ya da bu cevapları bulmak istiyormuyuz.
Hani kangren olan bacağı keserler ya
bece de en iyisi kangrene çevrilecek dostluk(!) ları da kesip atmak.
Tecrübelerimden edindiğim şey bu
değmiyorsa eğer, tüm fedakarlıklar geri tepiyorsa o tuzağa düşmemek lazım
DOSTLUK evet çok muteşem şeydir, ama eğer sonu tuzaksa zaten o DOST dost değildir, o DOSTLUK ta dostluk değildir.
gelecek günler hepimize cevaplı sorular getirsin diyorum....
saygılarımla
TÜM YORUMLAR (4)