Ne Biliyorsun Tattın Mı?
Bir insanı en iyi kendisi tanıtır değil mi? Başkalarından duyduklarımız ikinci el bilgilerdir; yüz yüze gelmediğimiz bir kişiyi başkasının anlatımından ne kadar biliriz? Hani halk arasında “Bir insanı tanımak için onunla yemek yemeli, yola gitmeli! ” denir! Başkasının naklettiği genelde ya ilaveli, abartılıdır ya da kısıtlı, eksiktir!
Algılamanın kişisel olmasının önemini anlamak için bir fıkra aklıma geldi; eski zamanda bir yanaşma (Bağ hizmetlisi) çayhanede balın çok tatlı olduğunu söylermiş! Biri bakmış perişan haline, bal yiyecek bir hali de yokmuş adamın; sormuş “Ne biliyorsun, tattın mı? ” Yanaşma cevap vermiş; “Ağam yerken ağzını şapırdatıyordu, yemedim ama gördüm! ” Yanaşmanın balın tadından haber vermesi bizzat tatmasıyla değil başkasını izlemesiyle olduğundan balın tadı konusunda ciddi bir anlam ifade etmeyecektir. Ağanın yemeğini götüren hizmetlinin ise parmağını yaladığından balın tadı konusunda daha ciddi bir söylemi olabilir! O dahi algısını dillendirecek ama tat alma algısını göz ile değil dil ile yapmış olacağı için sadece gözleyen yanaşmadan daha ciddi bir bilgiyi tadan verebilir. En ciddi bilgi bizzat balı tatmaktır elbet. Yani seyreden ve parmağını yalayandan alınan bilgiler derecesine göre eksiktir! Kişi, balın tadını merak ediyor veya başkasına anlatmayı istiyor ise bizzat tadacaktır! Bu safhaları anlamak açısından bu fıkrayı önemsedim.
Eski çağlarda yaşamış insanları tarihsel kaynaklardan biliriz değil mi? O kişiler hakkında günümüze kadar kalabilen kaynaklardan biliriz! Mesela Yunus, dilden dile anlatılarak son dönemde de yazılarak günümüze kadar gelmiş!
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta