Bir gelin tanıdım
Henüz çiçeği burnunda
Koklanmamış bir gonca idi gül-i zârda
Mahzunca salınırken hazan yeli
Bakışları hülyalı geceler misali...
Daracık sokakların çıkmazlarında
Çelik-çomak oynarken, dizi kanayan
Fıstık bağında, incir ağacında mahsur kalan
Nazlı gelin, küskün turnam
Daha ondört yaşında...
Elleri kınalı, sırma saçlı
Ondördünde bir çocuk
Ondördünde bir kurban...
Çakmak çakmak bakışlarından
Hayalleri
Dökülürdü geceye inat
Uzanan ellerine
Ay gözyaşlarını saklardı
Kirpiklerinin büklümünde...
Başını yastığa koyduğunda
Gökyüzünde yıldızlara dalar
Düşler kurardı, düş perilerine eş...
Sıcak yaz gecelerinde dama döşek taşır
Tahta çıkan merdivelrindeki çıplak ayakları
Sanki suya ulaşırdı...
Bilmezdi ki töre bir gün onu da vurur
Eylülll... Şimdi destanın yazılır
Deli deli akarken Fırat''ın çılgın suyu,
Kum fırtınaları inerdi hayat/a/ına
Her ikindi vakti
Kırkikindiler çökerdi ömrünün sayfalarına
Kalın tahta kapılarda koca koca kilitler
Kızıl balgam taşı döşenmiş iç avluda
Siyah kuzguni saçları meydan okur rüzgara
Bir akşam vakti verdiler onu diyar-ı gurbete
Akıttı kanlı gözyaşlarını
Haykırdı, dertleşti, söyleşti kel aynaklarla
Ben bir kardelenim, kıymayın bana...
Nazlı gelini kınalayıp kurban ettiler
Bir yaz akşamında...
Davullar zurnalar arasında
Al duvaklar takıldı, al yanaklı gül yüzüne
Bir Temmuz gecesinde
Yas tuttu kelebekler...
Kırıldı dalları Eylül''ün
Bir kasırgaya kapılmışcasına
Kalmadı ne sesi ne de soluğu
Onun itiraz etme hakkı yoktu
Ne fırat kaldı şimdi
Ne dağlar, ne güvercinler...
Kumrular inmez oldu kuşhanelere
Nazlı gelin sustu, susturulmuştu
Doğduğun yerden
Öleceğin yere, diye uğurlanmıştı
Sahipsiz, mekânsız kuşlar gibi
Yalnızlığa kıyılmıştı sanki nikahı
Bu bir yazgı mıdır?
Karanlıkların efendisi cevap ver! ! !
Nazlı gelinler olmasın
Kardelenler solmasın artık
Ne olur! ! !
Ah Eylül, nazlı gelin
Sessizce ölümü bekler
Acısı yürek deler...
Eylül Gökdemir
Eylül GökdemirKayıt Tarihi : 4.8.2008 01:49:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu güzel gelinin hikayesini kıyısından köşesinden bilenlerdenim, öylesine çoklar ki zaten kara bahtlı toprakların karabahtlı gelinleri, tabularla, törelerle kuşatılmış insanımız elbet bir gün birey olduğunu bedeninin yalnızca yaratıcı tarafından kendisine emanet edildiğini ve bir mal gibi alınıp satılamayacağını da öğrenecek bu ümitlerimiz gerçekleştiğinde belkide bundan sonra ki güzel gelinlerimiz yanaklarında güller açmış olarak sevdikleriyle beraber olacak, Ah Eylül hocam yine gönül telini titrettin benide böyle söylettin işte..Haydi kal sağlıcakla Karşıyakalı can kardeşim, selam ve sevgiyle.
TÜM YORUMLAR (2)