Karlı kayın ormanında
yürüyorum geceleyin.
Efkârlıyım, efkârlıyım,
elini ver, nerde elin?
Ayışığı renginde kar,
zoe’ydi adı
ismim tanya dedi onlara
(tanya;
bursa cezaevinde karşımda resmin
bursa cezaevinde,
belki duymamışsındır bile bursa’nın ismini
İlk göz göze geldiğimiz günkü elbiseni çıkar sandıktan,
giyin,kuşan,
benze bahar ağaçlarına...
Hapisten
mektubun içinde yolladığım karanfili tak saçlarına,
kaldır,öpülesi çizgilerle kırışık, beyaz alnını,
Toprak öyle bitip tükenmez, /dağlar öyle uzakta,
sanki gidenler hiçbir zaman
hiçbir menzile erişemeyecekti.
Kağnılar yürüyordu yekpare meşaleden tekerlekleriyle
Ve onlar
ayın altında dönen ilk tekerlekti.
Alarga gönül:
Demir al...
Kırmızı bir amiral
gibi kaptan köprüsüne çık...
Karşında deniz:
kaşı çatık
Behey! kaburgalarında ateş bir yürek yerine
idare lambası yanan adam!
Behey armut satar gibi
san'atı okkayla satan san'atkar!
Ettiğin kâr
kalmayacak yanına!
Sen benim sarhoşluğumsun
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış
Belki ben
o günden
çok daha evvel,
köprü başında sallanarak
bir sabah vakti gölgemi asfalta salacağım.
Belki ben
Kardeşlerim
bakmayın sarı saçlı olduğuma
ben Asyalıyım
bakmayın mavi gözlü olduğuma
ben Afrikalıyım
ağaçlar kendi dibine gölge vermez benim orda
serbest nazımın türkiyedeki ilk uygulayan şairi şiirlerinde hem kafiye kullanıp hemde bu kadar güzel hisler yansıtabilen en sevdiğim şair Nazım Hikmet Ran
İkimizde 15 ocakta doğmuşuz ama o şair olmak için doğmuş
Nazım Hikmet Ran'ı çok okudum ama okuduklarımın ötesine geçemedim. Ya o benden etkilendi ya ben ondan etkilendim. Ama onun benden etkilenmesi daha muhtemel. Yani yetmiş yıl ötesini hatta büyümedi beklese 100 yıl ötesini gören benden kesin etkilenmiştir. Ben ondan etkilensem büyük ihtimal ondan geri ...