Nâzım Hikmet'e Zeyl

... İngilizlerin kışkırttığı Yunanlıların işgaline karşı, bir savaş ve başarı var ama; meselâ II. İnönü Savaşı diye bir savaş yok. Üç kişi ölmüş, zaten biri sütçü beygirinden düşmüş. Böyle bir savaşın uyduruk olduğunu, artık bu resmî tarihten vaz geçmek gerekliliğini anlamalıyız.

Özgürlük ve Dayanışma Partisi yöneticilerinden: Bülent Uluer
(Toplum ve Bilim Dergisi, 1.sayı, 15 Nisan 1996, s.28)

"ateşi ve ihâneti gördük
... bir de kendi köpek döllerimiz
Vahdettin Sultan ve Damadı Ferit... "

Kuvâ-yı Milliye - Nâzım Hikmet

Ve bir de Nâzım
Müritleri Lenin ve Marksın ki
Çalarlar şuurlarından zerre şüphe etmeden
Laz düğününde çav bella.
Ve halka küfrederler;
akrep gibisiniz kardeşim, korkak bir karanlık içindesiniz diye,
senin kelâmından mülhem...

Oysa, halka tan etmek nemiz, bilcümle vebâl bizdedir.
O halk ki matbaayı 300 yıl geriden
Elektriği sonlarında 70li yılların
Ve asfalt yolları yağlı ihâlelerle tanımıştır,
Mâliyetine terlerini kefil göstererek!

O halk ki, senin: topraktan öğrenip kitapsız bilenlerdir dediğin,
O halk ki, yobazların - ağaların - âşiretlerin koynunda
cehâlete gebe bırakılmış,
yalnız, bölünmüş kıt kanaat, yine de ümitli Türk halkı...
Nâzım! Malûmun olsun çektiklerimiz!

Ve solculuk oynayanları da var onların,
Ağıt yakıp Vietnama, Kamboçyaya,
duvarlarında yakışıklı Che Guevera...
Ve ateş çemberinde tek müttefiki olmayan Türk Ordusunu
jakobenlikle ithâm ederler,
bir taburda çıplak tüfek talim bilmez eşekler!

Ve ellerinde Das Kapital ki, kapitalleri Das - Cavlaktır aslında
sütçü beygiri kadar emektar da değil hem onlar
eteği yırtan soluğu alıverir bir reklâm ajansında!
Ve kitap fuarlarında en sallı selli ve en ıstlı istli cümleleri kurarlar da,
haramzâde sazanlar gibi takılırlar seçim barajlarına...

Kuvâ-yı Milliye Destanı mı? O nasıl laf hâşâ!
Seni de bağlayıp bir merkep kayışına
Afaroz ederler cüce davalarından...

Yani Nâzım,
ateşi ve ihâneti görmeye devam etmekteyiz hâlâ!