-On birinci ağıt –
(Grek Dörtlüğü – İkinci Mısra)
Kalk gidelim Nazende! Lepsina’da Mister zamanıdır. Şenlikler başlıyacak birazdan, şiir okuyacak Orpheus…
Bizden söz edecek sonrasında: Aşkın kadiminden söz edecek; göklerin bizi sevdiğinden, denizlerin coşkusundan, aynaların kardeşliğinden söz edecek… Kalk gidelim Nazende, Orpheus'u dinlemeye…
Sorarız belki tanrılara! Siz yokken kim vardı? Ya da siz yokken de biz vardık deyip isyan etmeye alışık insanlar olduğumuzu söylemeye. Aşkın derinliğinden gelen Eros vardı demeye. ‘’ Ben’’ liğim vardı, Nazende’nin benliği ile hayat bulduğumu demeye …
Hesiod ordaydı. Kaos vardı demedi mi yirmi beş asır evvelden? Demedi mi Nazende? Aşk olmazdan önce huzursuzluğun sesini duymadık mı hepimiz? Aşk olmazdan evvel çölün kuraklığını görmedin mi Nazende! ?
Kalk gidelim Nazende! Anlamaz bu çağ bizi. Bilmediklerini kanıtlama çabasındadır çünkü çağın yoksun kulları. Ama bu akıl paklamaz bizi.. Derdimizi anlayamazlar Nazende!
Gidelim hadi; Eşini cehennemden alan Orpheus’un sadakatine doğru gidelim Nazende. Metis’e gidelim hadi. Gül suyu fıskiyeler serpilsin senin gül yüzüne…
Kalk gidelim Nazende! Öğretilmiş tarihte bize bir yer kalmadı. Bu coğrafyada sesimin sığacağı dağ yok, gönlümü koyacağım bir zirve, derdimi yazacağım bir hilye yok.
Nazende! Gidelim hadi! Kaplumbağa kabuğu sazlarıyla ozanlar anlatsın bari yüzümüzü; Gün doğumunu görelim aşkın nazik tellerinde. Sonra gün batımını da nazlı yüzüne vuran güneşin hüzmelerinden içelim. Koyalım ayan beyan bir tasa, senin şarabının ahurasal tadında.
Kasımdır Nazende. Sarıdır derlerdi Kasım’a ben inanmazdım beni sarartıncaya dek… Pastel renkler gelişinin rengi oldu. Solgun güzün serin ağaç hışırtıları yüzüme vurdukça imbatların esintisi gibi huzur diliyorum onlardan.
Seni diliyorum meşelerin döküleninden, sedirlerin yükseğinden, kestanenin sessizliğinden, palamutun düşüşünden, çamın yeşilinden, meyve ağacının anneliğe hazırlanışından.
Seni diliyorum Nazende! İspinozun gelişinden, kırlangıcın göçünden, bir sonbahar orkidesinden, güz zambağından, çuhadan, kamelyadan diliyorum seni Nazende…
Öldüm! Tarifinle ölünce acısı yok imiş.. Hiç acıtmıyor her gece ömrümü alan Azrail bile… Amansız zorba tanrıların acısını bir sen bilirsin bir de Ariadne Nazende. Sevdanı anlatıyor kendince, sonra canımdan can alıp gidiyor, ben seni özledikçe.
Nazende! Ya yanımda olacaksın, ya da ömrüm oldukça sır küpümde… Kimse bilmeyecek ismini Nazende, kimse tahmin edemeyecek ömrümce…
Kalk gidelim Nazende! Sevdalaşma zamanıdır. Seni sevmelerim bekler ötede. Islanamadığın yağmurlardan korkma! Islanan o gözlerin, tüm doğaya sımsıcak huzurlar ve adı denizlerce duyulmamış sonsuz derinlikler vermekte…
Ah! Daha siyah kalemlerle yazılmalı, peşine taktığım şarkıların göfteleri de…
Mehmet Şerif EkiciKayıt Tarihi : 14.1.2015 15:16:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Mehmet Şerif Ekici](https://www.antoloji.com/i/siir/2015/01/14/nazende-agitlar-xi.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!