- Sekizinci ağıt –
(Girit Üçlemesi -3)
''Ve onlara diyeceksin: Bu nesiller boyunca bana kutsal mesh yağı olacaktır.'' (Eski Ahid; Çıkış, 30:31)
Asırlar önce Minos kültüründe bu ayet yaşanıyordu. O Atina’yı alma çabasına bir avuç zeytin yaprağıyla gitti… Ve sürülmüştü Girit’e. Rakibi Poseidon Atina’yı aldı… Başladı bir hakkın haksızlıkla mücadelesi.. Ve aydınlatmakta şimdi yirmibirinci asrın karanlık medeniyetini…
Aşk haktı Nazende, imkanlar haksızlık… Sevmek haktı, kaçmak haksızlık. Beklemek haktı gelmemek haksızlık… Hak beyaz bir ışık gibi vardı zaten ama bunu bilmemek haksızlık…
Minos adaletti Nazende. Poseidon zulum… Ve Girit haktı, Atina haksızlık… Böyle başladı bir aşkın hikayesi mitolojik bir devirde. Aynı öykü tam elli asır sürdü, elli beş asır dillendi ve şimdi bendedir yansıması… Dillendiyse de bilinmedi, doğru söylenmedi… Ve seninle birlikte tarihime eklendi…
Şöyle ki; Milas üzerinden Smyrna’ya geçerken kaderini kendi yazan Midia’dan bir esinti olan Nazende’nin orda bir '' post’a ''' vereceği yüreği yok muydu? Vardı elbet ellerinde postu ve sunakları. Midia post için çocuklarından geçer ama Nazende bir büyük sadakatin ismi olarak kaldı.
Nazende mitolojik hiçbir ismin karşılığı değildi, çünkü Nazende Smyrna’da İason’un belasıydı… Nazende yüreklere postu kaldırmış bir tanrıçaydı… Nazende Smyrna’da bir kutsallığın adıydı…
Ah! Denizlerde de şakayık olabileceğini nerden bilebilirdim Nazende, Deniz şakayıkıyımışsın sen, bir mercan, kutlu bir mercanmışsın sen, bilemedim işte…
Yüreğime döktüğün her beyaz inci için sana teşekkürler Nazende… O incilerden kutsal İncil’ler dizdim her bir tanesi bir ayet gerçeğinde…
Suyun yüzüne and olsun, göğün rengine… Dağların heybetine yemin olsun Nazende yüreğimin kimsesizliğine, engin ovalara and olsun, baharın yeşiline… Ve yokluğuna and olsun, yok’u bekleyecek kadar asil yüreğime and olsun… Ki seni sevdiğimi işle defterine…
Deniz çiçeğisin Nazende, ada mücevheri! Kapılarını yağmurlara açtın da ondan mı oldu inci bakışların? Bilmez miyim en güzel incinin Girit istridyelerinden çıktığını…Bilmez miyim o dar körfezin bir inciyi incittiğini…
İnci misin Nazende Mercan mı? Beni yokluğunla sınayan Ariadne misin Nazende?
Ey labirentlerin sahibesi Ariadne, ey Dienosos’a bile sadık kalabilen soylu kadın! Ey tanrıların kızı Ariadne! Kalk ve söyle! Hangi terbiyenle büyüdü Nazende? Şu sırtındaki asil küfeyle eğilmiş halde duran sırtıma asaletini de yükle… Yükle lütfen Nazende, dayanacak gibi değil çünkü ağrılarım, karşılığı yok olan karanlık günlere…
Yüzündeki semavi bilgiler için tüm bildiklerimden vazgeçtim Nazende. Sana ve sensizliğine benzettiğim tüm çiçeklere ahdimle, şartımla, yeminimle…
Mehmet Şerif EkiciKayıt Tarihi : 15.9.2014 15:46:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!