Dedi ki: “gitme! ”
Gözlerinin içine bakamam ayrılığın,
Yüzleşemem hasretle!
Dedim ki: “çok geç! ”
Erken inen akşamlarda uzamıştı geceler,
İlk terim düştüğünde toprağa,
Ak saçlı bir dede;
Artık onunsun dedi,
Ne yapsan kopamazsın.
Nerede olursan ol,
Rüyalarına girecek;
Dediler ki: “Ölecekmişsin! ”
Öylesine kurulmuş bir cümle gibi,
Kolayca çıkıverdi ağızlarından.
İki dudak arasında,
Başıma yıkıldı dünya.
Seninle unuttuğum ölüm,
Yağmur yağıyor,
Ahmak ıslatan cinsinden...
Ve ben ıslanıyorum,
Ve hiç komik değil!
Satırlar sıralanıyor
Yağmur olmak vardı;
Çatlamış tenlere merhem,
Daralmış yüreklere soluk olabilmek için.
Kapkara bulutların arasından göz kırpan
Yıldız olmak vardı şimdi;
Ben yalancı baharlarda yitirmiştim
Mevsimlere inancımı...
Havada kalmış sözler,
Mahreme değmiş gözlerle
Uğramıştım ihanete...
Sen anlarsın, neden ellerim soğuk,
Yüreğim ateş!
Neden batarken de doğarken de
Kızıldır güneş!
Tercihin gülmek de olsa,
Seni sorup duruyor;
Altından bulutları seyrettiğimiz kayın,
Yanında serinlediğimiz dere,
Şans eseri keşfettiğimiz; eski, susuz değirmen...
Şu anda; elimde koskocaman bir hiç,
Bir baba geçti önümden,
İki kişinin kolunda...
Az önce; baktığı, büyüttüğü,
Ne yapsa diriltemediği
Bir gül vermişti toprağa...
Toprak kaymış,
Kökleri ortada ağaçların...
Biz ilerledikçe,
Orman da adım atıyor sanki,
Yeşillik boğuyor ilk kez...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!