Naz ve Niyaz
İSTANBUL
Ruhumu ayırıp bedenimin en derin noktalarından
Bir yere sürüklediler geçirerek çile diyarından
Geçtiğim yerlerde kim bilir kaç garip ölmüş kaç yoksul
Her birini kendine aşık eylemiş dediler İstanbul
Meğer İstanbul’un güzelliğini duyan koyulmuş yola
Adı da Konstantin imiş görmek nasip olmazmış her kula
Güçsüzler kendini at sırtına zorla bağlatarak gelmiş
Dinlememiş yolda şu yağmurmuş,şu çamurmuş,şu da selmiş
Tabi güzel nazlı olur göstermez saklar her an kendini
Ve anlatmaz kimseye,içini yakıp kavuran derdini
İstanbul da beklemiş hep kalbini fethedecek fatihi
Derdini anlatmamış kimseye dostu adalara dahi
Bir umut şulesi yakmış kalbinde uzaklardan bir haber
Sevdiğine kavuşacağını müjdeliyormuş peygamber
İstanbul, nazlı güzel, ağyarda çok durdun deyip nihayet
Kalbini derununden fethetmiş, Murat oğlu Sultan Mehmet
İstanbul, tarihini dinlerken gah sevindim gah ürperdim
Seninle sevinci de şaşkınlığı da aynı yere serdim
Hayranlıkla teslim olurken boğazındaki gök maviye
Kıskanırda güzel sedayla çağırır beni Süleymaniye
Cazibeni bilip güzelliğine kanmak istemesem de
Kendimi yinede bulurum ya Kadıköy’de ya Taksimde
Mehtaplı geceleri seyrederken Rumeli hisarında
Bir mahi olmak ister gönlüm boğazın serin sularında
İstanbul, güzele niye güzel adı koymuşlar ki sanki
Bütün güzellikler sende mevcut bilinen bu dünyadaki
Güzeller anılmalıydı seninle,ve görmeliydi makbul
Güzel olduğunu anlamak için denilince İstanbul
İstanbul,ismin tamamlayamaz dilim harfi sinden sonra
Gözlerim de bir şey görmez edalı kız kulesinden sonra
Haliç yaramaz çocuk edasıyla sokulmuş içeriye
O da gönlünü kaptırmış fetih zamanı yeniçeriye
O müjdeli askerler ki gemileri taşımış karadan
Haliç’e bir destan yazmışlar ki silinmez bin yıl geçse aradan
Haliç’in yanı başında bir yer var sessiz sakin ve mahcup
Eyüp derler,Piyer lotiden dağıtır dertlilere şurup
Eyüp mekanıdır mihmandarı Resul, Eyüb El Ensar’ın
Görenlere güzel örneğidir, fedakarlık ve isarın
Aşıklar senle oluyular tamamen bambaşka bir aşık
Gülhane yeni aşıkları konuk etmeye hep alışık
Nergisler emirganı sarmış da buram buram kokar durur
Bebek, evdeki çocuk misali dağıtır etrafa huzur
Saraylar baş gösterir Beşiktaş’tan ,sıra sıra ve boy boy
Endamlı camisinin yanında kumpir ısmarlar Ortaköy
Karaköy’ü geçince yeni cami sizi karşılar, heyhat
Ayakta durmaya çalışır ilgisiz insanlara inat
Uzatmış da burnunu,saray burnundan Topkapı sarayı
Etrafındakilere dertleşir komşusu Ayasofya’yı
Gözler ilişir karşıdan uzun çatallarıyla bir taca
Sorunca öğreniyorsunuz ki o tepe büyük çamlıca
Sonra alt tarafından sakin ve bir o kadar da manidar
Gülümsüyor size tatlı tatlı yeşil giyinmiş Üsküdar
Yedi koca tepeyi sırtlamış demiyorsun bu bana bâr
Bu sebeple başka diyarlardan görüyorsun hep itibar
İstanbul,seni anlatmaya ömür yetmez, anlamaya da
Mehtabım sensin muhatabım sen,başka yer bilmem dünyada
Kayıt Tarihi : 30.3.2006 12:11:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Yusuf Sabri Ağadede](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/03/30/naz-ve-niyaz.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!