NAYLON ARABALAR
Bilmem dışarıya çıktığınızda,ayrımsadınız mı? Yeni bir tür araba çıktı.Belki yeni değildir.Birkaç aydır,ben yeni görüyorum.Küçük tekerleklerin üzerine,kalın tellerle biçimlendirilmiş.Tellerin arası ve etrafı,naylon çuvallarla kaplanmış.Her iki ön yanından,ince demirler çıkartılmış.Ve insanlar,artık kendilerini koşuyorlar bu arabalara.İlk gördüğümde,gerçekten şok olmuştum.Çok yaşlı bir adam,elleri acımasın diye paçavralar sarmış.İki büklüm,çekip götürüyordu bu garip arabayı.Küçüklüğümüzden beri,at arabaları,el arabaları,bisiklet biçiminde pedallı arabaları çok görmüştük.Seyyar satıcıların arabalarıydı bunlar.Bazen özenirdik,bazen de yüreğimiz sızlardı.Ama yukarıda sözettiğim naylon arabanın yanında,çok lüks kalıyorlar.Caddelerin,işlek sokakların arasında,bu naylon arabalarıyla,içimi burkuyor.Derinden utandırıyor beni.Bu insanlar,çok yaşlı bir adam da olabiliyor,çocuk ya da gençte.Çöp topluyorlar.Kullanılmış pet şişeler,su bidonları vardı,son gördüğüm çocuğun naylon arabasında.Okula gitmesi gerekirken,ekmek parası peşindeydi.Ya o yaşlı amca? Gözlerimden yaş getiren,o onurlu insan.Çocuklarının,torunlarının arasında,köşesinde oturması.Ya da kendine has hobileriyle uğraşıp,hizmet ve saygıyı,çoktan hak ederken.Buz gibi soğukta,yağmurda-çamurda,yakıcı güneşin altında,günlük harçlığını çıkartmaya çalışıyordu.Dilencilere,oldum olası sinir olmuşumdur.Naylon arabalara kendilerini koşanlar,saygıyla elleri öpülesi insanlar.İSTANBUL! ! ! Taşı toprağı altın İSTANBUL! ! ! Şu sarı,altın liralarından,biraz da o çocuğa,gence,yaşlı amcaya versene? Çocuk,okuluna gitsin.Genç,geleceğini kursun.Yaşlı amca,birazcık rahat etsin.Kayboluyor,her şey,tüm insanlık kayboluyor.Geçmişin içi sızlıyor,bu gün,yanıp kül oluyor.Gelecek,umutsuzluğun girdabında dönüp duruyor.O naylon arabalar,sırtlardaki çuvallar,usuma-yüreğime kazınıyor.Utanıyorum,eziliyorum,suçluyum.SUÇLUYUM.EVET SUÇLUYUM.O kaybolan insanlığın içinde,ben de varım.Görebiliyor,duyabiliyor,algılayabiliyorum çünkü.İçimin tüm çığlığıyla,HAYIR demekten başka,bir şey yapamamanın ezikliğini yaşıyorum.Romantik bir duygusallık değil.Çözüm getirememenin,iliklerimi sızlatan acısı.Kaybolma insanlık! Aç gönül gözünü.Ve birazcık daha adil ol.Kediler,köpekler,martılar ve bazı kuşlar gibi,çöplüklerden-çöplerden beslenmesin insanlar.Yoksa gerçekten,gelecek çöpe gider.
Nilgün Acar.
25. 05. 2008
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
'sanırım insanların her suçunda ben varım,günah uzun bir kervan,ta ucunda ben varım'.gerçek yaşamdan derlediğiniz yazılarınızı okuduktan sonra,şairin bu sözüne hak vermemek mümkün değil nilgün hanım.gerek kendi yaşamınızdaki,gerek çevrenizdeki acı tecrübeleri bizlere aktararak ,merhametten ,yardımlaşmadan,sevgiden gitgide uzaklaşan cemiyet hayatımızı bize yansıtıyorsunuz.azminizi,her şeye rağmen sevgi için çarpan yüreğinizi ve bu yüreğin sesi olan kaleminizi kutluyorum.yaşam öykünüzü ve diğer yazılarınızı okuduktan sonra söylenecek tek bir söz kalıyor geriye SUÇLUYUZ...
Bizi biz yapan unsurların başında gelen sosyal dayanışma ve yardımlaşma özelliğimiz yok oldukça işte o naylon arabalar artmaya başladı ne yazık. Eskiden sorulur soruşturulurdu komşular, akrabalar. Anneanne yada babaannelerimiz evlerinde bir şeylerin eksik olduğundan kuşkulandıkları komşulara giderek bir bahaneyle onların dolaplarına, kilerlerine bakarlar, eksik bir şey tespit ettiklerinde onu kendi evlerinden bir şekilde komşuya gönderirlerdi. Bir evde kokusu dışarı taşan bir yemek piştiğinde ondan mutlaka komşulara dağılırdı. Özellikle Ramazan ayında ve senenin diğer günlerinde çarşıda pazarda bir yabancı görülse, hele de biraz garip ve yoksul kokuşlu olduğunda mutlaka onunla ilgilenilir en azından akşam evde misafir edilmesi sağlanırdı. İşte o dönemlerde yoktu naylon arabalar. Yoksul da olsa çocuk okuluna gider, genç gelecek için bir şeyler düşünebilir, yaşlılar köşelerinde rahatça otururdu. Çöp toplamak gibi bir sektör bilinmezdi o dönemler. Çünkü çöp olmazdı. Her şey en incesinden idareyle harcanır, artık, bozuk, çürük oluşturulmaz, israf edilmezdi hiçbir şey.
Ne zaman ki bu tür yardımlaşma, arama, sorma hassasiyetlerimiz yok oldu işte ondan sonra başladı küçük çocukların trafik ışıklarında ellerinde ki bezle araba temizleme ameliyeleri. Ondan sonra başladı gençlerin tiner koklamaları. Ondan sonra başladı yolda yürüyen hanımın çantasını alıp kaçmalar. Ve ondan sonra icat edildi naylon arabalar.
Üniversiteyi İstanbul’da okumuştum. Evliydim üstelik. Kocamustafapaşa’da kiralık bir dairede kalıyorduk. Bir çocuğumuz olmuştu. Ama prematüre idi. Birkaç ay hastanede tedavi görmesine rağmen ölmüştü. Hastaneden arkadaşlarımın da yardımıyla alıp Karacaahmet mezarlığına defnetmiştik oğlumu. Bir gün üst katımızda oturan ev sahibiyle apartmanın girişinde karşılaşmıştık. Bana “yahu mektepli!. Maşallah ne uslu çocuğun var. Hiç ağlama sesi gelmiyor” demişti. Alt katında oturan kiracısın çocuğunun aylar boyu hastanede tedavi görüp bilahare öldüğünden aylar sonra bile haberi olunmayan komşuluklar yaşandıkça naylon arabalar daha da çoğalacaktır.
Düşündürücü yazınız için teşekkürler. Artık hayâl olmuş o insani duyguların yeniden canlanmasını diliyorum ümitvar olmasam da.
Duyarlılığınıza hayranım, teşekkürler NİLGÜN HANIM.
Ancak asıl duyarlı olması gerekenlere de kızgınlığım iki kat arttı.
Yoksa gerçekten,gelecek çöpe gider.
Geleceklerini el birliği ile çöpe mi atıyoruz acaba bu insanların diye düşündüm bu yazını okuyunca bir tanem...
Duyarlı yüreğine teşekkürler.
Duyarlı bir sesleniş..İnsanlığımızı hatırlatan duygular..Kalem ne güzel yazmış..Kutluyorum canım..))
Bu güçlü kaleminizi kutlar saygılar sunarım
ZATEN GİTTİ BİLE NİLGÜN KARDEŞİM İNSANLIK YOK Kİ DUYARSIZ ADAM SENDECİ BİR TOPLUM OLDUK GEREK ZAMAN ŞARTLARI GEREK İYLİKTEN MARAZ DOĞMASI O VEYA BU SEBEPLE BİR ŞEKİLDE BU HALE GELDİK ...ONURU İLE YAPILAN HER İŞ KUTSALDIR BENCE ...DUYARLI YÜREK SESİ OLMUŞ
bütün kalbimle kutluyorum duyarlılığınız her türlü saygıya değer
'çok yerinde bir konuya değinmişsiniz büyük şehirlerin albenilerinin yanında madalyonun birde bu yüzü var..siz söylenmesi gerekeni yazmışsınız zaten...kutluyorum'
evet hepimiz kaybolup gidiyoruz hayatın içinde..insanlık ölüyor yavaş yavaş..
duyarlı yüreğinize sevgiler
Bu şiir ile ilgili 21 tane yorum bulunmakta