Şeytan girer kanına, Nasuh! Bir karar verir;
Tebdili kıyafetle, koca bir çam devirir.
Süslenir ve püslenir, sonra koyulur yola;
Kadınlar hamamında, birazcık verir mola.
Olacak ya o günde, gelir vali hanımı;
Der! Kimler süsleyecek, güzel hamam anımı.
Dakikalar saatler, neşe ile geçerken;
Bir çağrı yankılanır, gözler günah seçerken.
Herkes girsin sıraya arama yapılacak;
Altın lira kayboldu, her yere bakılacak.
Ey vah der bizim Nasuh, bu hiç hesapta yoktu;
Yüreğine saplanan, duyuru değil oktu.
Korka-korka kalkar ve girer garip sıraya;
Pişman olur gözyaşı, benzer sanki boraya.
Ona sıra geldikçe, boncuk-boncuk ter akar;
Pişmanlık ateş olur, baştan aşağı yakar.
Bir daha böyle hata, yapar mıyım yuh bana!
Rabbine tam söz verir, ta işler sözü cana.
Ve bu içten yalvarış, varır yerini bulur;
Altın lira bulunur, fırtınalar durulur.
Bu korku ile Nasuh, öyle bir tövbe eder;
Böyle pişman olana, âlem Nasuh! Tövbe der!
Bugün yaşasa idi, ne işi var hamamda;
Sokaklar daha beter, bulunu versin camda.
Belki bu bir hikâye, duyup ibret alalım;
Biz her gün her saniye, Nasuh gibi olalım.
Hata kusur doluyuz, notumuz her gün kırık;
Hatırladık Nasuh’u, tutsun gayri hıçkırık….
Kayıt Tarihi : 28.9.2009 09:09:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!