Günün birinde,
Tilki ile topal tavşan,
Rastlaşmışlar,
Bir yar dibinde...
Tilki aç,
Görür görmez, parlak dişlerin gösterince irkilmiş tavşan.
Seğirtmiş üzerine ,bakmış tavşan yek ayak;
"Dur, dur!" demiş, ürkme hemen.
Açım ama kovalamadan da yemem.
Kaçacak olabilsen,
Ne leziz olurdu etin.
Lakin ben hem adil, hem gururluyum.
Haydi savuş git, bağışladım canını,
Korku kanına karışmadıkça o yavan canını n'edeyim,
Baksana kürküm nasıl parlak, gözlerim çıngılı,
Hiç yazık eder miyim şanıma, buna tenezzül ederek,
Nasip değilmiş der yoluma giderim !
Tavşan;
Nasibi sadece öğün bilmen ne ahmakça"
"Lütuf değil bu, asıl ben canımdan feragat ettim kaçmayarak,
Rast gelmek nasiptendi, sen öğün zannettin,
Benden nasibin bir us bahası...
İyi anla, gör ..
Basiretsiz bedenine karışacağıma, karıncalar üleşsin beni,
diyerek atlayıvermiş yardan...
...
Böyle söylerek öyle koca bir taş atmış ki tilkiye gözle görülmez;
Arkadaki dağ, bu taşı neden benden koparmadı diye tavşana küsmüş...
Asıl dağ olmuş tavşandan müşteki...
Kayıt Tarihi : 10.7.2024 20:03:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!