Ünlü Rus yazar Tolstoy, “ Çevremizde öyle şeyler vardır ki, onları olduğu gibi yazmak namus borcudur.” der. Bir yazar objektif ve tarafsız olmalı, yazılarında akıcı ve güven verici bir üslup kullanmalıdır. Her şeyden önce doğruları yazmalı, okuyucularına saygılı ve kibar olmalıdır.Şairleri yazarlardan ayıran önemli özellik, şairlerin daha hassas, duygusal ve biraz da bencil oluşlarıdır. Bencil oluşları diyorum, çünkü hassas olduklarından dolayı kolayca kırılabilirler.Yaşadıklarını dizelere dökerlerken içinde bulundukları durumu subjektif olarak şiirlerine yansıtırlar.Çünkü şiir yazmak, yazı yazmaktan farklıdır. Şiir yazmak duygu işidir. Şiir yazmak kolay gibi görünse de zor tarafları ve kuralları vardır. Nasıl ki bir ressam hayatı boyunca yüzlerce binlerce eser verdiği halde adı sanı duyulmamıştır. Bir başka ressam ise, yapmış olduğu bir tek resimden dolayı ünlü ressamlar arasındaki yerini almış olabilmektedir. Aynı durum şairler için de geçerlidir. Örneğin ünlü şair Yahya Kemal Beyatlı’nın gazete ve mecmualarda sadece ama sadece iki şiirinin yayımlandığını, aradan uzun yıllar geçmesine rağmen adından söz ettirip, yeni şiirlerinin beklendiğini ve yayınlanan iki şiirinden dolayı aranan ve özlenen bir şair olduğunu biliyor muydunuz? Yahya Kemal Beyatlı’yı yakından tanıyanlar onu birkaç ay görmediler mi şöyle sorarlarmış:
” Üstadım, tezgahta yeni bir şeyler var mı? “
Üstat çoğu zaman şöyle cevap verirmiş:
” Nerede! ... hep o bildikleriniz… Bir türlü bağlayamadım size en son okuduğumu. Bakın son beyti nasıl değiştirdim.”
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman