Bilmem niçin yel böyle gemi azıya almış?
Gece, gündüz durmadan uluyarak esiyor.
Ta geceden sabaha, sabahtan akşama dek.
Çok şiddetli esiyor, zorluyor kapıları,
Duvarları, bacaları yıkıyor,
Kırıp döküyor camları.
Pekte hoyrat esiyor...
Bu öfkeyle silecek neredeyse bu kenti.
Yele verdim kendimi, düşünceye dalmışım.
Yelin hoyrat esmesi getirmişti usuma
Ulusların sonsuz yaşamına egemen
Sürüp giden namusun
Bir eski masalını:
Yel, su, namus nasılsa bir araya gelmişler.
-Böyle sessiz ve küskün durmaktansa saklambaç
oynayalım demişler.
Namus buna karşı çıkmış:
-Hayır demiş, saklanınca yiterim, beni bulamazsınız
Sonra kıyamete dek arayıp durursunuz.
Sözünü tutmamışlar,
Saklambaç oynamışlar.
Su saklanmış bulmuşlar,
Yel saklanmış bulmuşlar.
sırası gelen namus saklanmış.
Saklanış o saklanış...
Kim bilir? Nereye saklanmış namus.
O günden, bugüne bulunmamış.
Böylece elden giden namusu
Gören, rastlayan olmamış.
Eskiler hep söyler durur:
''Namusunu yitiren bir daha bulamaz,
Ve de hiçbir zaman namuslu olamaz.
İşte o günden bu yana yel namusu bulmak için
Böyle eser hırçın hırçın.''
Gerçektende şiddetini artırarak
Durup durup en ıssız köşelerde esiyor.
Böyle hırçın esen yel hep namusu arıyor! ...
Kayıt Tarihi : 13.1.2009 18:05:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!