Dükkanın kapısında durmuş öyle bakıyorum içeri.
Bir çeyrek saat oldu geleli,önce loş bir ışık vardı sonra yavaş yavaş alıştı gözlerim.Hep böyle oluyor zaten güneşli havalarda.
...........
İri kesme taşlardan yapılmış,arka tarafta kullanılmayan bir bahçesi olan her zaman biraz küf ve yanık kokan,eski kale kalıntılarını andıran kocaman bir dükkan.Yüksek tavanından sarkan küçük bir ampul ne kadar aydınlık veriyorsa,o kadar aydınlık.Girişte solda,az ileride sönmüş olarak hiç görmediğim devamlı yanan ocak,üstünde ipi elle çekilen körüğü.Ocağın yanında büyük bir örs,onun yanında içi su dolu bir yalak,hemen yanında tahta bir tazgah.Çeşit çeşit bıçaklar,çekiçler,kutu kutu,boy boy çiviler,kerpeten,makas ve bir sürü alet.
Duvarda at kuyrukları asılı,kim bilir hangi talihsiz attan ne zaman bağırta bağırta kesilmiş,ikisi siyah biri kırçıllı.Çengeller,büyük demir tokalar ve anlayamadığım halkalar,örgülü ipler kayışlar,bir de tozdan içi görünmeyen resim mi tablo mu belli olmayan bir çerçeve.....
Karınca yuvasına benziyor,
Hamallar, körler, topallar,
Oturmuş nasibini bekliyor.
Cebeci köprüsü yüksek
Beğeni ile okuduğum güzel bir eser,her şey gönlünüzce olsun.
Anılar paylaşldıkça yaşarlar.Teşekkürler,dost
t e b r i k l e r
'küçük bir anı da benden.bir zamanlar gurbetlik çekmiş küçük bir çocuktum.koyun yayardık köyümde.bütün gün o dağ senin bu bağ benim otlatırdık hayvanları.kuzuları ağılda kalırdı.ve akşamları dönerdik köye.ilkin sütlerinin sağılması gerekirdi.sonrada kuzularına kavuşurlardı.ne görülmeye değer bir manzaradır.kuzular o kadar koyunun içinde arayarak bulurlardı analarını ve günün açlığını dindirirlerdi.onlar gibi akşamı zor ederdim bende.biz analarını tutarken sağılması için,yavruların melemesi hala kulaklarımda.her akşam kavuşurlardı birbirlerine.benimse hasretim büyürdü.ne kıskanırdım onları bir bilseniz....'
bir kez daha harikaydı....saygılar
sevgili Hepgüler
hep gülesin inşaallah
(bu konuda yazdım sanırım macar odası olacak)
doğrudur bilemiyorum kızgın nalın atın ayağına basılması bir aratır
atın dört ayağının da nallandığından eminmisin
atın ilk adımlarını eskisi gibi atmadığını gözlemlemişsin
asıl da önemlisi hasan usta elinin tersiyle silmemiş terini
elinin tersinden kurtulan ve şakaklarına doğru inen kuruyan hatta kömür isinden yüzündeki oluşumlara değinmemişsin
yine de sana tam puan
yolun açık olsun
İbrahim Çelikli
çok harikaydı....usalık kokan.....
saygılar
Aklınızda kalanlar bir hazineye dönüşmüş...İlginç bir portre bu Hasan Usta...Tebrikler...
Nalbant Hanas Ustaya ve yazan kaleme selam olsun... Tebrikler
Nalbant Hasan usta.
Ben bildim bileli bu dükkan onun.yetmişini çoktan devirmiş ama hâlâ bir kaya gibi dimdik ayakta.Boynunda rengi solmuş irice siyah bir mendil var.Saçları bembeyaz,bıyıkları normalden hayli uzun dişsiz ağzının iki yanından neredeyse çenesine kadar inen birer çalı süpürgesi gibi seyrek ve bakımsız.Sırtındaki yelek siyah başındaki takkede.Gözleri iyi görmüyor,sapları kırılmış arkadan iple bağlı eski çatlak gözlüğü hep gözünde,ama bilekleri bir delikanlı kadar güçlü.
hey anadolum.ve onun yiğit insanları..
elleri nasırlı yüzlerde hayat izleri..helalin gururu alınlarında ışık..
selam olsun hasan ustaya ve onun gibilere.
çok güzeldi şair kutlarım
saygılar
Bu şiir ile ilgili 12 tane yorum bulunmakta