Nalbant Hasan Usta Şiiri - Birol Hepgüler

Birol Hepgüler
336

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

Nalbant Hasan Usta

Dükkanın kapısında durmuş öyle bakıyorum içeri.
Bir çeyrek saat oldu geleli,önce loş bir ışık vardı sonra yavaş yavaş alıştı gözlerim.Hep böyle oluyor zaten güneşli havalarda.
...........
İri kesme taşlardan yapılmış,arka tarafta kullanılmayan bir bahçesi olan her zaman biraz küf ve yanık kokan,eski kale kalıntılarını andıran kocaman bir dükkan.Yüksek tavanından sarkan küçük bir ampul ne kadar aydınlık veriyorsa,o kadar aydınlık.Girişte solda,az ileride sönmüş olarak hiç görmediğim devamlı yanan ocak,üstünde ipi elle çekilen körüğü.Ocağın yanında büyük bir örs,onun yanında içi su dolu bir yalak,hemen yanında tahta bir tazgah.Çeşit çeşit bıçaklar,çekiçler,kutu kutu,boy boy çiviler,kerpeten,makas ve bir sürü alet.

Duvarda at kuyrukları asılı,kim bilir hangi talihsiz attan ne zaman bağırta bağırta kesilmiş,ikisi siyah biri kırçıllı.Çengeller,büyük demir tokalar ve anlayamadığım halkalar,örgülü ipler kayışlar,bir de tozdan içi görünmeyen resim mi tablo mu belli olmayan bir çerçeve.....

Nalbant Hasan usta.
Ben bildim bileli bu dükkan onun.yetmişini çoktan devirmiş ama hâlâ bir kaya gibi dimdik ayakta.Boynunda rengi solmuş irice siyah bir mendil var.Saçları bembeyaz,bıyıkları normalden hayli uzun dişsiz ağzının iki yanından neredeyse çenesine kadar inen birer çalı süpürgesi gibi seyrek ve bakımsız.Sırtındaki yelek siyah başındaki takkede.Gözleri iyi görmüyor,sapları kırılmış arkadan iple bağlı eski çatlak gözlüğü hep gözünde,ama bilekleri bir delikanlı kadar güçlü.

Atlardan biri dışarıda,içerideki atın üç ayağı nallandı bir ayağı kaldı.Ağır ağır doğruldu çömeldiği yerden,kutudan bir nal alıp yanmanta olan ocağa attı.Körüğün ipini bir kaç defa çekip çekip bıraktı ateş sanki nefes aldı,canlandı,etrafı bir anda kıvılcımlar sardı.

İri yarı simsiyah bir at,genç ve dipdiri,tüyleri bu loş karanlıkta bile pırıl pırıl parlıyor.Tam burnunun üzerinde iki kaşının ortasında bir kiraz yaprağı büyüklüğünde beyazlık var.Atın sahibi bir eliyle hayvanın kuyruğunu,diğeriyle yukarı doğru kıvrılmış bileğini sıkıca zaptetmiş.Hasan usta,oldukça keskin küçük bir orağı andıran bıçağıyla atın tırnağını ustaca yontuyor, temizliyor.
Sonra ayağa kalkıp deminden beri ateşte bir kor haline gelen nalı uzun kerpeteniyle yakalayıp atın tırnağına yapıştırıyor.O anda dükkanı küf kokusuna ilaveten bir cızırtı,duman ve yanık kokusu kaplıyor.Siyah at çok sakin olanları hiç umursamıyor,belliki canı hiç yanmadı.Usta nalı kaldırınca kızgın nalın yanık izi atın tırnağının üzerine çıkıyor.bu ize göre tırnak biraz daha yontuluyor.
..................

Bıkmadan saatlerce seyredebilirim,bu da o zamanlar benim için bir oyun.Bazen Hasan ustaya yardım etmek,gidip atın ayağını tutmak geçiyor içimden ama ya at tekmelerse.En iyisi uzaktan,buradan kapıdan seyretmek.

Hasan usta tırnakların yontma işin bitirince suda soğuttuğu nalı atın tırnağının üzerine koyup çekiçle şöyle bir iki vurup iyice yerleştiriyor.Boynundaki mendile yüzünün terini sildikten sonra yerdeki kutudan beş altı çivi alıyor,birini ayırdıktan sonra diğerlerini iki dudağı arasına yerleştiriyor.Çivi dedikse normal inşaat çivisi değil,nal çivisi elbet.Çiviyi nalın deliğine tutup çekiçle çakıyor,tırnağın yanından çıkan çivinin fazlasını kerpeteniyle koparıyor.

İki,üç,dört derken,nalın altı çiviside böylece çakılıyor.En sonunda çivilerin ucu eğe ile düzeltiliyor,atın nallanması bitti.Sahibi atın kuyruğunuda ayağınıda bırakıp boynundaki ipten tutarak dışarı çıkaracak.Kenara çekiliyorum,siyah at önümden geçiyor nalları yepyeni,ışıl ışıl.Ayağımdaki eski lastik ayakkabılara bakıyorum kıskanıyorum siyah atı.O da anlıyor sanki ve hafiften kişniyor,salına salına yürüyor arabasına doğru.
...........

Şimdi sıra boynundaki torbadan yemini yiyen,bacaklarına konan at sineklerini kuyruğuyla kovalayan beyaz atta....

(4 Haziran 1990)

Aklımda kalanlar

Birol Hepgüler
Kayıt Tarihi : 23.2.2007 13:46:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Mehmet Özparlar
    Mehmet Özparlar

    Beğeni ile okuduğum güzel bir eser,her şey gönlünüzce olsun.

    Cevap Yaz
  • Emine Tokgöz
    Emine Tokgöz

    Anılar paylaşldıkça yaşarlar.Teşekkürler,dost

    Cevap Yaz
  • Alaaddin Uygun
    Alaaddin Uygun

    t e b r i k l e r

    Cevap Yaz
  • Zühal Yılmaz
    Zühal Yılmaz

    'küçük bir anı da benden.bir zamanlar gurbetlik çekmiş küçük bir çocuktum.koyun yayardık köyümde.bütün gün o dağ senin bu bağ benim otlatırdık hayvanları.kuzuları ağılda kalırdı.ve akşamları dönerdik köye.ilkin sütlerinin sağılması gerekirdi.sonrada kuzularına kavuşurlardı.ne görülmeye değer bir manzaradır.kuzular o kadar koyunun içinde arayarak bulurlardı analarını ve günün açlığını dindirirlerdi.onlar gibi akşamı zor ederdim bende.biz analarını tutarken sağılması için,yavruların melemesi hala kulaklarımda.her akşam kavuşurlardı birbirlerine.benimse hasretim büyürdü.ne kıskanırdım onları bir bilseniz....'

    Cevap Yaz
  • Özay Sağlam
    Özay Sağlam

    bir kez daha harikaydı....saygılar

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (12)

Birol Hepgüler