Nadir Yıldırım Şiirleri - Şair Nadir Yıl ...

0

TAKİPÇİ

Nadir Yıldırım

Küçük bir çocuktum…
Rüzgârla yarışır koşar acıkırdım…
Yağmur dinerdi ben çöp yarıştırırdım biriken sularda
Güneşe koyardım çamurdan yaptığım oyuncaklarımı
Kurudu mu sert bır taşa geldi mi kırılırdı
Çok kısaydı ömürleri oyuncaklarımın

Devamını Oku
Nadir Yıldırım

Kar savrulurken İstanbul üzerine Her taraf ölüm gibi beyaz… Karaköy… Eminönü… Martılar ahenkle süzülmekte Minaraler beyaz… Vapur beyaz… Caddeler beyaz… Balıkçılar bile yoklar bu sabah köprüde Bulutların rengine bürümüş deniz Bulutlar gibi üzgün Bulutlar gibi gri… Sanki İstanbul Mutlu ve huzurlu… Uyumuş bir bebek gibi Bilmezdim karın bu kadar yakıştığını Ayasofya’ya… Sultanahmet’e Çemberlitaş’a Kapalıçarşı’ya… Her tarafta bir sükûnet Bir telaşsızlık… Ya ben? Ben de huzurlu muyum İstanbul gibi? İşte 80’li yıllardan bir karlı gün Neden düştü aklıma bilmem … İlk gençliğim… Kardanadamlar yapmak istediğim bir gün… Odun közünden yapardım Gözlerini ve burnunu… Boynuna dolardım atkımı Ve en az onun kadar üşürdüm Şu an ciğerlerime kadar soğuğu hissetmek Ve bir bardak çay ellerimi ısıtırken Kaşığın bardakta çıkardığı sesi duymak Kaygısız o günlerime dönebilmek… Annemin sesi kulağımda işte Gir içeri artık üşüyeceksin oğlum derken… Topkapı’ya gelmiş tramvay… Koca şehir sessiz… Ve sevgili sana gelmek Annemi anımsamak kadar güzel… İstanbul kadar güzel.... Üşürken bu sabah İstanbul... Birlikte ısınmak kadar güzel… Nadir Yıldırım

Devamını Oku
Nadir Yıldırım

İlk defa köyüme uzaktan bakıyordum Bir yabancı gibi… Annemın mezarına rüzgâr öyle esiyordu ki Düşünmemi bıle engelliyordu İyot tadı alıyordum dudaklarımda… Ama çok kirlenmiştim Utanıyordum mezara yaklaşmaya… Uzaktan ağlıyordum yalnızca Eminim sesimi duyuyordu annem… Bir an bir serçenin çalılarda Suya kanat cırpışı gibi Mutlu görüyordum kendimi Ama hemen bir deve kuşu oluyor Ve gömmek istıyordum yüzümü toprağa Yaşlı bir martının bır kayalıkta Denizi derin derin seyretmesi gibi Dalıyordu gözlerim anneme.... Ve geçiyordu anılar bir bir... Her yer buz kesiliyordu Göç zamanıydı artık Kırlangıçlar misali… Ne zaman köyümü özlesem Denize hasret martılar misali Düşer kanadım... Rüzgâr düslerimi alıp götürse Silinir mi anılar Özlemin kaybolan çaresizliğinde... Yüzümü gömsem toprağına Annem! Okşar mı ellerin yine beni Bir çınar ağacının gölgesinde... Nadir Yıldırım

Devamını Oku