Nadir Gür: Hayatı, Biyografisi, Eserleri ..

36

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

NADİR GÜR HAYATI

Nadir Gür 1984 yılının baharıydı. Sabah sekiz sularında dünyaya gözlerini açan Nadir Gür, adı ve soyadı gibi kişiliği ile ruhu da birbirine zıt bir şahıs olmakla bazen gurur duydu, bazen de üzüntü.

İlkokulu bitirdikten sonra şans eseri (biraz da bilgi eksikliğiyle) gittiği İmam Hatip Lisesi’nin orta kısmında okulunu başarıyla bitirdi. “İleride işsiz kalabilirim, ben imam olamam! ” düşüncesiyle şehrin en gözde okullarından birinde liseye başladı.

Lise öğrenimi gördüğü yıllarda içindeki dizelerin sesleriyle bir hastane odasında tanıştı ve karar verdi bacağında yedi vidalı platin varken ruhunda dile gelen saçma sapan sözcükleri dinlemeye; o gün bugündür bir şeyler karalıyor işte. Şiir yazdığında başına kötü iş gelecekmiş gibi bir batıl inanca sahipken yazdıklarına şiir denmemesi için oldukça uğraş verdi. Her yazdığında da hep birilerini kaybetti ruhen ya da bedenen, zaten yazdıklarına şiir dendiğinde de kendini kaybetmeye başladı bu itibari âlemde.

On altı yaşında, koltuk değnekleriyle gezerken caddede sokakta kendisine bakan kadınların “bu genç yaşta sakat kalmış, vah garibim” bakışları onu sigaraya başlatan sebeplerden. Oysa o kadınlar iki ay sonra iyileşeceğini ama sigaraya devam edeceğini bilmeden böyle bakmışlardı ona. Koltuk değneklerine gerek kalmayınca da son teknoloji ortopedik metal bastonuyla okula gidip gelmeye başladı. Metal bastonunun içine okula sokamadığı sigaralarını yerleştiredururken hayatının en anlamlı dönemlerinden lise son sınıfı ve matematik öğretmenine göre arka sıradaki (sessiz) soytarılığını böyle bitirdi.

Lise bittikten sonra başlarda üniversite hayalini kuramazken yazdığı şeylerin dünyasında buldu kendini, yeni bir yerdi onun için buralar. İki yıl kadar keşfettiği bu yeni yerden birden irkiliverdi ve lisedeki sınıf arkadaşlarının üniversite okuduğunu, üniversite okumanın iyi bir şey olacağını hissettiğinde girdiği ilk iki ÖSS’de barajı geçemezken iki ay kadar ders çalışıp üçüncü girişinde Türk Dili ve Edebiyatı bölümünün çalışkan ve parmakla gösterilen öğrencilerinden biri oldu. Oysa istememişti başta edebiyat okumayı. “Baba ben ressam olacağım” dediğinde 13 yaşındaydı ve babasının “Aç mı kalacaksın? ” cevabına ithafen bir aralar tiyatrocu olmaya karar vermişti. En sonunda da Uluslararası İlişkiler okuyacaktı, tercih formu zorla silinip edebiyat bölümü yazdırılmasaydı.

Üniversite yıllarında kimse bilmezdi onun bir şeyler karaladığını, ta ki dersinde kendi şiirini okuyan hocasıyla dalga geçmek için ağzıyla fon müziği yaptığında yakalanana kadar. Ertesi derste kalkıp bir türlü ezberleyemediği şiirlerinden birini kâğıda bakarak hocasına okudu ve hocası “Aferin” dediğinde şiir yazmaya devam edebileceğini anladı.

İçindeki Türkçe sevdası dinmedi bir türlü, ağır bastığını zannettiği grafik, tasarım, bilgisayar ve internet bilgisi kolunda hep altın bir bilezik olarak kaldı. Lisans teziyle yaşadığı şehirde bulunan işyeri isimlerinin yüzde kaçının Türkçe olduğunu araştırdı. Pedagoji (tezsiz yüksek lisans) tahsilinden sonra Eski Türk Dili bilim dalında yüksek lisans yapmaya başladı. Özel öğretim kurumlarında Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği hayatında atraksiyon yaratamadığı için (en büyük sebebi de maddi gelir azlığı) , şu aralar Trafik ve Çevre Bilgisi ile Direksiyon öğretmenliği mesleğini icra ediyor.

Eserleri


Nadir GÜR | Kişisel Blog İçerikleri