Nabokov’un ‘Renkli İşitebilen’ Hafızası. ...

A. Esra Yalazan
198

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Eski şehrin masalsı manzarasını kucaklayan televizyon stüdyosunda, kavanozun içine hapsedilmiş kelebekler misali camlara yapışınca gürültüden büsbütün arındırılmış sessiz bir hayatı tasavvur etmeye çalıştım. Varlıkların, nesnelerle ahenkle salınışını, tabiatın onu yok edenin yeteneğiyle zarif minarelerde buluşan uyumunu hissederek o ‘geniş’ ânı olduğu gibi hafızama kaydedebilmeyi diledim. Bilincin, hayal gücünün kuşattığı evren karşısında duygularını ifade edemediği için hiç durmadan çığlık atan insanlığın hali pek bir zavallı göründü bana. Hâlbuki hiçbir şeyin, ne yıldızların, ne tarihin, ne de geleceğin bize ait olduğunu görebilmek için durup biraz susmak gerekiyordu.

Oradan çıkınca hiç acele etmeden yavaş adımlarla yürüdüm. Zamanın sert iklimine sürtüne sütüne parlayan iri taşlı, yosunlu dik yokuşlarda biraz soluklandım. Rutubet, baharat, sandık içi, ahşap tozu, yanık kahve, tütsü, gülyağı, kalaylanmış bakır, kömür, kokularıyla kendinden geçen çarşıların çıkmaz sokaklarında kayboldum. Ben doğmadan çok önceleri yazılmış bir hikâyede dolaşır gibiydim. Başkalarının gözünden yorgun yüzüme bakınca herkesin kendi bahçesinde büyük bir ‘sır’ olduğunu gördüm.


İki ebedi karanlık arasında...

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta