Naat Şiiri - Yorumlar

Arif Nihat Asya
47

ŞİİR


609

TAKİPÇİ

Seccaden kumlardı...
Devirlerden, diyarlardan
Gelip göklerde buluşan
Ezanların vardı.

Mescit mümin, minber mümin..
Taşardı kubbelerden Tekbir,

Tamamını Oku
  • Feyzi Kanra
    Feyzi Kanra 04.02.2012 - 13:13

    Dr Osman Tuğlu abimin teşhis ve ikazı üzerine evimdeki internet hattını kapattırdım.Radyasyonun tehlikesinden korunmak için radyasyonlu ortamlardan uzak kalmak gerekiyor araştırmalarıma göre.Bundan böyle daha seyrek
    olarak görüşebileceğiz.Antolojideki bütün abilerim ve ablalarımdan dua bekliyorum.Mübarek kandil gecemiz hayırlara vesile olmuştur inşaallah.Selam vesselam :)

    Cevap Yaz
  • İnci Eskicuma
    İnci Eskicuma 04.02.2012 - 09:20

    * Yağmur //

    Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur
    Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından
    Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur
    Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından
    Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat
    En müstesna doğuşa hamiledir kainat

    Yıllardır bozu bulanık suları yudumladım
    Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları
    Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım

    Hasretin alev alev içime bir an düştü
    Değişti hayel köşküm, gözümde viran düştü
    Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde
    Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü

    İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi'nin
    Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla
    Mehtabını düşlerken o mühür sahibinin
    Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla
    Evlerin arasına dikilir yesil bayrak
    Yeryüzü avaredir, yapayalnız ve kurak

    Zaman, ayaklarımda tükendi adım adım
    Heyûla, bir ağ gibi ördü rüyalarımı
    Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydim

    Yağmur, gülsenimize sensiz, baldiran düştü
    Düşmanlik içimizde; dostluklar yaban düştü
    Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe
    Her sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü

    Bir güzide mektuptur, çağlarin ötesinden
    Ulaşır intizarın yaldızlı sabahına
    Yayılır o en büyük mustu, pazartesinden
    Beyazlik dokunmuştur gecenin siyahina
    Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin
    Sükutu yar, sevinci dualar kadar derin

    Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım
    Bir cezir yaşadım ki, yaşanmamiş, mazide
    Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydim

    Sensiz, kaldırımlara nice güzel can düştü
    Yarılan göğsümüzden umutlar bican düştü
    Yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin
    En son, avucumuzdan İNCİ ve mercan düştü

    Melekler sağnak sağnak gülümser maveradan
    Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar
    Mutluluk nağmeleri işitirler Hiradan
    Bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar
    Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri
    Paramparça, ateşler sahinin hayalleri

    Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım
    O mücella çehreni izleseydim ebedi
    Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım

    Sarardı yeşil yaprak; dal koptu; fidan düştü
    Baykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştü
    Katil sinekler deldi hicabın perdesini
    İstiklal boşluğunda arılar nadan düştü
    Dolaşan ben olsaydım Save'nin damarında
    Tablosunu yapardim yıkılan her kulenin
    Ebedi aşka giden esrarlı yollarında
    Senden bir kıvılcımın, süreyya bir şulenin
    Tarasaydım bengisu fışkıran kakülünü
    On asırlık ocağın savururdum külünü

    Bazen kendine aşık deli bir fırtınaydım
    Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak
    Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım

    Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü
    Mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü
    Sana meftun ve hayran, sana ram olanlara
    Bir bela tünelinde ağır imtihan düştü

    Badiye yaylasında koklasaydım izini
    Kefenimi biçseydi Ebva'da esen rüzgar
    Seninle yıkasaydım acılar dehlizini
    Ne kaderi suçlamak kalırdı ne intihar
    Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya
    Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya

    Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım
    Tereddüt oymak oymak kemirdi gururumu
    Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım

    Haritanın en beyaz noktasına kan düştü
    Kırıldı adaletin kılıcı; kalkan düştü
    Mahkumlar yargılıyor; hakimler mahkum şimdi
    Hakların temeline sanki bir volkan düştü

    Firakınla kavrulur çölde kum taneleri
    Ahuların içinde sevdan akkor gibidir
    Erdemin, bereketin doldurur haneleri
    Sensiz hayat toprağın sırtında ur gibidir
    Şemsiyesi altında yürürsün bulutların
    Sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların

    Devlerin esrarını aynalara sorsaydım
    Çözülürdü zihnimde buzlanmış düşünceler
    Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım

    Sensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü
    İlkin karardı yollar, sonra heyelan düştü
    Güvenilen dağlara kar yağdi birer birer
    Sensizlik diyarından püsküllü yalan düştü

    Yağmur, duysam içimin göklerinden sesini
    Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir
    Yıldırımlar parçalar çirkefin gövdesini
    Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir
    Yağmur, bir gün kurtulup çağın kundaklarından
    Alsam, ölümsüzlüğü billur dudaklarından

    Madeni arzuların ardında seyre daldım
    Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini
    Senin için görülen bir düş de ben olsaydim

    Şehirler kabus dolu; köylere duman düştü
    Tersine döndü her şey sanki; asuman düştü
    Kırık bir kayık kaldı elimizde, hayali
    Hazindir ki; dertleri asmaya umman düştü

    Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır
    Seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur
    Sensiz doğrular eğri; beyaz bile karadır
    Sesini duymayanlar girdabında boğulur
    Ana rahminde ölür sensizlikten bir cenin
    Şaşkınlığa açılır gözleri, görmeyenin

    Saatlerin ardında hep kendimi aradim
    Bir melal zincirine takıldı parmaklarım
    Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım

    Sensiz, ufuklarıma yalancı bir tan düştü
    Sensiz kıtalar boyu uzayan vatan düştü
    Bir kölelik ruhuna mahkum olunca gönül
    Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü

    Ay gibisin; güneşler parlıyor gözlerinde
    Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay
    Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde
    Sümeyra'yı arıyor her damlada bir saray
    Tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin
    Mekanın fırçasında solmayan resim senin

    Yağmur, birgün elimi ellerinde bulsaydım
    Güzellik şahikası gülümserdi yüzüme
    Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım

    Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü
    Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü
    İniltiler geliyor doğudan ve batıdan
    Sensizlikten bozulan dengeye ziyan düştü

    Islaklığı sanadır ahımın, efgahımın
    İçimde hicranınla tutuşuyor nağmeler
    Sendendir eskimeyen cevheri efkarımın
    Nazarın ok misali karanlıkları deler
    Bu değirmen seninle dönüyor; ahenk senin
    Renkleri birbirinden ayıran mihenk senin

    Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım
    Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar
    Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım

    Yağmur, sayrılığıma seninle derman düştü
    Beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü
    Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün
    Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü

    Nefsinle yeniden çizilecek desenler
    Çehreler yepyeni bir degişim geçirecek
    Aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler
    Anneler çocuklara hep seni içirecek
    Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin
    Sana mü'mindir sema; sana muhtaçtır zemin

    Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
    Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
    Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım

    Kardeşler arasında heyhat, su-i zan düştü
    Zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü
    Şarrkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın
    İnsanlık bahçemize sensizlik hazan düştü

    Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
    Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
    Dokunduğun küçük bir nakiş da ben olsaydım
    Sana sırılsıklam bir bakiş da ben olsaydım
    Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
    Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
    Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
    Senin için görülen bir düş de ben olsaydım
    Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
    Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
    Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım
    Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
    Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
    Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım
    ....
    Nurullah Genç

    Cevap Yaz
  • Orhan Balkarlı
    Orhan Balkarlı 03.02.2012 - 23:42

    />
    Yukarıdaki linkte büyük bestekârımız Buhurizade Mustafa Itri’nin Na’tı var böyle bir gecede ruhlara şifadır dostlar dinleyin iyi geleceğine eminim.

    Selam ve saygılar herkese kandiliniz mübarek olsun tekrardan.

    Cevap Yaz
  • Mustafa Ceylan
    Mustafa Ceylan 03.02.2012 - 23:12

    Güne yakışan enfes bir naat... Üstadım Arif Nihat Asya'yı da rahmetle anıyoruz...Cümle inananların kandillerini tebrik ediyorum...

    Güne yakışan bu seçkiden ötürü seçici kurula da teşekkürler...

    Cevap Yaz
  • Halenur Kor
    Halenur Kor 03.02.2012 - 19:16

    Bu güzel şiiri yazan rahmetli Arif Nihat Asya'yı
    rahmetle anıyor, ruhu şâd olsun diyorum.
    Bir şiirimle katılmak istedim:

    SECCÂDEM

    Her gün dudaklarımın ucunda,
    Söyleşiriz ağız ağıza.
    Dualarımı bilir,
    Dinler yakarışlarımı, ne söylerim...
    Fısıldar o da,
    Neler söyler sessizce,
    Rûhumu kanatlandırır,
    Dinlerim.
    Kalbim göz göz olur,
    Rûhumsa kulak,
    Gözlerim huşû ile kapalı,
    Seccâdemle karşılıklı...

    Bir sır kapısı seccâdem,
    Her gün otururum kapısına
    Yüzümü, ellerimi sürerim.
    Derin ve mânevî bir yol uzanır önümde,
    Nur nur parlayan penceresinden seslenirim.
    Dilerim güzellikleri,
    Senin için, benim için,
    Herkes için.
    Dualarımı yollarım kanat kanat o pencereden,
    Umutlarımı uçururum bahçelerine
    Ellerimden,
    Takılır peşlerine yaşlı gözlerim...

    Fısıldanan sesler, bin bir renge dönüşür pembe, mor,
    Mavilerinden, yeşillerinden ürperirim.
    Sarar tenimi sıcacık turuncuları, sarıları,
    Uhrevî duygularla
    Bembeyaz ufuklara yükselirim...

    Bir huzur kapısı seccâdem,
    Diz çöktükçe önünde,
    Göklerde rûhum,
    Hafiflerim...

    Hâlenur Kor

    Cevap Yaz
  • Orhan Balkarlı
    Orhan Balkarlı 03.02.2012 - 17:27

    Herkesin kandili mübarek, bu güzel şiiri yazan rahmetli şairin ruhu şad olsun. Bu gün yorumum şiir olsun istedim.

    Salât Selam Sanadır Serverimiz

    Nefsimi yedinde bulundurana
    Diye yemin eden peygamberimiz

    Mihrü sağ mahı soluma koysalar
    Vaz geçmem diyen ulu rehberimiz

    Yüzü suyu hürmetine kâinat
    Yaratılan pir-ü pak önderimiz

    Dünya vü ukbada ebed müebbed
    Yegâne biliriz seraskerimiz

    Ayağına batan dikenden hâlâ
    Gönlümüz güldür kanar perverimiz

    Andın andımız yolun yolumuzdur
    Salât selam sanadır serverimiz

    Orhan BALKARLI

    Cümle antoloji sakinlerine bilhassa bu güzel şiiri bize sunan seçici kurula Selam ve saygılarımla

    Cevap Yaz
  • Tayyibe Atay
    Tayyibe Atay 03.02.2012 - 16:18

    bir konuyu merak ettim Ulvi Ziya bey..yanıtlarsanız sevinirim.

    neden dul kaldınız acaba?..eşiniz öldü mü,yoksa boşadınız mı?

    soruyorum çünkü nedenim var!..ölümü halinde belki bir eş bulabilirsiniz ama,boşadınızsa işiniz zor valla!..:)))zamane kadınları çok akıllı zira!..bu durumda Mute Nikahı ile idare edin diyerek,hatırlatmak istedim sadece...

    saygılarımla..

    Cevap Yaz
  • Ulvi Ziya
    Ulvi Ziya 03.02.2012 - 15:11

    Kıymetli kardeşim , (savcılık bir tarafa) ben o kişiye bu güne kadar sadece karşılık olarak dokundum...Yâni önce o saldırdı sonra ben de onun seviyesine göre cevap verdim...
    BU gün ilk defa KARA ÇOCUK diye ben önce saldırdım...
    Ondan ve senden özür diliyorum...İnşallah bir daha o kardeşime saldırmam... Buradaki atışmalar biliyorum ki hep boş...Hele bir kandil gününde şeytan beni de çarptı...
    Allah beni affetsin...Kardeşim de ...

    Cevap Yaz
  • Ulvi Ziya
    Ulvi Ziya 03.02.2012 - 14:55

    Doğrusu LÂGAR dır o sözcüğün ...üst çizgisi kaymış, afbuyur yeğenim...

    Cevap Yaz
  • Ulvi Ziya
    Ulvi Ziya 03.02.2012 - 14:48

    Evlâdım , kara çocuk , ben sana bir soru sordum:
    ÇALMAYI ÂDET haline getirdiğine göre sen POEM misin...?
    Eveleyip geveleme de bana bildir...?
    A benim birden sekize kadar çıkarak atıp tutan kara yüzlü çocuğum...Hafifçe dokundumsa kızılların mı döküldü...?
    Bu akşam da içerek etrafa uluyacağını adım gibi biliyorum...
    Ben de yaptığım bu hatâlardan dolayı ALLAH'a yalvarıp affetmesi için çalışacağım...Kızma evlâdım bana KIZGINLIĞINI ŞİİR'le ve suhuletle anlat...
    ÇALMA , ÇIRPMA , İFTİRA DA ATMA...

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 133 tane yorum bulunmakta