Seccaden kumlardı...
Devirlerden, diyarlardan
Gelip göklerde buluşan
Ezanların vardı.
Mescit mümin, minber mümin..
Taşardı kubbelerden Tekbir,
Beni bu eylül öldürecek
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Devamını Oku
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Dr Osman Tuğlu abimin teşhis ve ikazı üzerine evimdeki internet hattını kapattırdım.Radyasyonun tehlikesinden korunmak için radyasyonlu ortamlardan uzak kalmak gerekiyor araştırmalarıma göre.Bundan böyle daha seyrek
olarak görüşebileceğiz.Antolojideki bütün abilerim ve ablalarımdan dua bekliyorum.Mübarek kandil gecemiz hayırlara vesile olmuştur inşaallah.Selam vesselam :)
* Yağmur //
Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur
Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından
Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur
Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından
Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat
En müstesna doğuşa hamiledir kainat
Yıllardır bozu bulanık suları yudumladım
Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
Hasretin alev alev içime bir an düştü
Değişti hayel köşküm, gözümde viran düştü
Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde
Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü
İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi'nin
Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla
Mehtabını düşlerken o mühür sahibinin
Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla
Evlerin arasına dikilir yesil bayrak
Yeryüzü avaredir, yapayalnız ve kurak
Zaman, ayaklarımda tükendi adım adım
Heyûla, bir ağ gibi ördü rüyalarımı
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydim
Yağmur, gülsenimize sensiz, baldiran düştü
Düşmanlik içimizde; dostluklar yaban düştü
Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe
Her sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü
Bir güzide mektuptur, çağlarin ötesinden
Ulaşır intizarın yaldızlı sabahına
Yayılır o en büyük mustu, pazartesinden
Beyazlik dokunmuştur gecenin siyahina
Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin
Sükutu yar, sevinci dualar kadar derin
Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım
Bir cezir yaşadım ki, yaşanmamiş, mazide
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydim
Sensiz, kaldırımlara nice güzel can düştü
Yarılan göğsümüzden umutlar bican düştü
Yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin
En son, avucumuzdan İNCİ ve mercan düştü
Melekler sağnak sağnak gülümser maveradan
Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar
Mutluluk nağmeleri işitirler Hiradan
Bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar
Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri
Paramparça, ateşler sahinin hayalleri
Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım
O mücella çehreni izleseydim ebedi
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım
Sarardı yeşil yaprak; dal koptu; fidan düştü
Baykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştü
Katil sinekler deldi hicabın perdesini
İstiklal boşluğunda arılar nadan düştü
Dolaşan ben olsaydım Save'nin damarında
Tablosunu yapardim yıkılan her kulenin
Ebedi aşka giden esrarlı yollarında
Senden bir kıvılcımın, süreyya bir şulenin
Tarasaydım bengisu fışkıran kakülünü
On asırlık ocağın savururdum külünü
Bazen kendine aşık deli bir fırtınaydım
Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü
Mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü
Sana meftun ve hayran, sana ram olanlara
Bir bela tünelinde ağır imtihan düştü
Badiye yaylasında koklasaydım izini
Kefenimi biçseydi Ebva'da esen rüzgar
Seninle yıkasaydım acılar dehlizini
Ne kaderi suçlamak kalırdı ne intihar
Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya
Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya
Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım
Tereddüt oymak oymak kemirdi gururumu
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
Haritanın en beyaz noktasına kan düştü
Kırıldı adaletin kılıcı; kalkan düştü
Mahkumlar yargılıyor; hakimler mahkum şimdi
Hakların temeline sanki bir volkan düştü
Firakınla kavrulur çölde kum taneleri
Ahuların içinde sevdan akkor gibidir
Erdemin, bereketin doldurur haneleri
Sensiz hayat toprağın sırtında ur gibidir
Şemsiyesi altında yürürsün bulutların
Sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların
Devlerin esrarını aynalara sorsaydım
Çözülürdü zihnimde buzlanmış düşünceler
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
Sensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü
İlkin karardı yollar, sonra heyelan düştü
Güvenilen dağlara kar yağdi birer birer
Sensizlik diyarından püsküllü yalan düştü
Yağmur, duysam içimin göklerinden sesini
Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir
Yıldırımlar parçalar çirkefin gövdesini
Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir
Yağmur, bir gün kurtulup çağın kundaklarından
Alsam, ölümsüzlüğü billur dudaklarından
Madeni arzuların ardında seyre daldım
Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini
Senin için görülen bir düş de ben olsaydim
Şehirler kabus dolu; köylere duman düştü
Tersine döndü her şey sanki; asuman düştü
Kırık bir kayık kaldı elimizde, hayali
Hazindir ki; dertleri asmaya umman düştü
Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır
Seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur
Sensiz doğrular eğri; beyaz bile karadır
Sesini duymayanlar girdabında boğulur
Ana rahminde ölür sensizlikten bir cenin
Şaşkınlığa açılır gözleri, görmeyenin
Saatlerin ardında hep kendimi aradim
Bir melal zincirine takıldı parmaklarım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
Sensiz, ufuklarıma yalancı bir tan düştü
Sensiz kıtalar boyu uzayan vatan düştü
Bir kölelik ruhuna mahkum olunca gönül
Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü
Ay gibisin; güneşler parlıyor gözlerinde
Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay
Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde
Sümeyra'yı arıyor her damlada bir saray
Tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin
Mekanın fırçasında solmayan resim senin
Yağmur, birgün elimi ellerinde bulsaydım
Güzellik şahikası gülümserdi yüzüme
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü
Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü
İniltiler geliyor doğudan ve batıdan
Sensizlikten bozulan dengeye ziyan düştü
Islaklığı sanadır ahımın, efgahımın
İçimde hicranınla tutuşuyor nağmeler
Sendendir eskimeyen cevheri efkarımın
Nazarın ok misali karanlıkları deler
Bu değirmen seninle dönüyor; ahenk senin
Renkleri birbirinden ayıran mihenk senin
Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım
Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım
Yağmur, sayrılığıma seninle derman düştü
Beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü
Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün
Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü
Nefsinle yeniden çizilecek desenler
Çehreler yepyeni bir degişim geçirecek
Aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler
Anneler çocuklara hep seni içirecek
Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin
Sana mü'mindir sema; sana muhtaçtır zemin
Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım
Kardeşler arasında heyhat, su-i zan düştü
Zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü
Şarrkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın
İnsanlık bahçemize sensizlik hazan düştü
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
Dokunduğun küçük bir nakiş da ben olsaydım
Sana sırılsıklam bir bakiş da ben olsaydım
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım
Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım
....
Nurullah Genç
/>
Yukarıdaki linkte büyük bestekârımız Buhurizade Mustafa Itri’nin Na’tı var böyle bir gecede ruhlara şifadır dostlar dinleyin iyi geleceğine eminim.
Selam ve saygılar herkese kandiliniz mübarek olsun tekrardan.
Güne yakışan enfes bir naat... Üstadım Arif Nihat Asya'yı da rahmetle anıyoruz...Cümle inananların kandillerini tebrik ediyorum...
Güne yakışan bu seçkiden ötürü seçici kurula da teşekkürler...
Bu güzel şiiri yazan rahmetli Arif Nihat Asya'yı
rahmetle anıyor, ruhu şâd olsun diyorum.
Bir şiirimle katılmak istedim:
SECCÂDEM
Her gün dudaklarımın ucunda,
Söyleşiriz ağız ağıza.
Dualarımı bilir,
Dinler yakarışlarımı, ne söylerim...
Fısıldar o da,
Neler söyler sessizce,
Rûhumu kanatlandırır,
Dinlerim.
Kalbim göz göz olur,
Rûhumsa kulak,
Gözlerim huşû ile kapalı,
Seccâdemle karşılıklı...
Bir sır kapısı seccâdem,
Her gün otururum kapısına
Yüzümü, ellerimi sürerim.
Derin ve mânevî bir yol uzanır önümde,
Nur nur parlayan penceresinden seslenirim.
Dilerim güzellikleri,
Senin için, benim için,
Herkes için.
Dualarımı yollarım kanat kanat o pencereden,
Umutlarımı uçururum bahçelerine
Ellerimden,
Takılır peşlerine yaşlı gözlerim...
Fısıldanan sesler, bin bir renge dönüşür pembe, mor,
Mavilerinden, yeşillerinden ürperirim.
Sarar tenimi sıcacık turuncuları, sarıları,
Uhrevî duygularla
Bembeyaz ufuklara yükselirim...
Bir huzur kapısı seccâdem,
Diz çöktükçe önünde,
Göklerde rûhum,
Hafiflerim...
Hâlenur Kor
Herkesin kandili mübarek, bu güzel şiiri yazan rahmetli şairin ruhu şad olsun. Bu gün yorumum şiir olsun istedim.
Salât Selam Sanadır Serverimiz
Nefsimi yedinde bulundurana
Diye yemin eden peygamberimiz
Mihrü sağ mahı soluma koysalar
Vaz geçmem diyen ulu rehberimiz
Yüzü suyu hürmetine kâinat
Yaratılan pir-ü pak önderimiz
Dünya vü ukbada ebed müebbed
Yegâne biliriz seraskerimiz
Ayağına batan dikenden hâlâ
Gönlümüz güldür kanar perverimiz
Andın andımız yolun yolumuzdur
Salât selam sanadır serverimiz
Orhan BALKARLI
Cümle antoloji sakinlerine bilhassa bu güzel şiiri bize sunan seçici kurula Selam ve saygılarımla
bir konuyu merak ettim Ulvi Ziya bey..yanıtlarsanız sevinirim.
neden dul kaldınız acaba?..eşiniz öldü mü,yoksa boşadınız mı?
soruyorum çünkü nedenim var!..ölümü halinde belki bir eş bulabilirsiniz ama,boşadınızsa işiniz zor valla!..:)))zamane kadınları çok akıllı zira!..bu durumda Mute Nikahı ile idare edin diyerek,hatırlatmak istedim sadece...
saygılarımla..
Kıymetli kardeşim , (savcılık bir tarafa) ben o kişiye bu güne kadar sadece karşılık olarak dokundum...Yâni önce o saldırdı sonra ben de onun seviyesine göre cevap verdim...
BU gün ilk defa KARA ÇOCUK diye ben önce saldırdım...
Ondan ve senden özür diliyorum...İnşallah bir daha o kardeşime saldırmam... Buradaki atışmalar biliyorum ki hep boş...Hele bir kandil gününde şeytan beni de çarptı...
Allah beni affetsin...Kardeşim de ...
Doğrusu LÂGAR dır o sözcüğün ...üst çizgisi kaymış, afbuyur yeğenim...
Evlâdım , kara çocuk , ben sana bir soru sordum:
ÇALMAYI ÂDET haline getirdiğine göre sen POEM misin...?
Eveleyip geveleme de bana bildir...?
A benim birden sekize kadar çıkarak atıp tutan kara yüzlü çocuğum...Hafifçe dokundumsa kızılların mı döküldü...?
Bu akşam da içerek etrafa uluyacağını adım gibi biliyorum...
Ben de yaptığım bu hatâlardan dolayı ALLAH'a yalvarıp affetmesi için çalışacağım...Kızma evlâdım bana KIZGINLIĞINI ŞİİR'le ve suhuletle anlat...
ÇALMA , ÇIRPMA , İFTİRA DA ATMA...
Bu şiir ile ilgili 133 tane yorum bulunmakta