Elimde kağıt ve kalem
Dilimde düğümlenmekte kelam
Önce huzurda bir bekleyiş, boynu bükük kıyam
Ardından, yüceler yücesine, kabul bekleyen bir selam
Yakarışım münacaat, şiirim naat, kabulü milad
Şiirimin iliklerinde beğenilmeme korkusu
Ve dokusu ilmek ilmek reddedilme tedirginliğinde
Leyla’nın Mecnun’a beğenilme tutkusu
Mecnun’un Leyla’yı kaybetme korkusu var içimde
Yusuf’ un hiç çıkarılamayacak olması gibi o kuyudan
Mısır’ ın hiç kurtulamayacağını düşünmek o karanlık kuytudan
İrkildi birden gözlerim nedenini bilemedim; sanki nurdan
Kulaklarımda dinginlik; sebebi ta derinlerden gelen muştudan
Hoş geldin Ey Sevgili, hoş geldin ey kutlu mevlid
Doğumu bir nurdu
Abdullah ve Amine’ ye bir onurdu
Meleklerin bezediği yatağa koyuldu
Sarsıldı küfrün sarayları o gün
Sönmez ateş söndü, göl kurudu o gün
Gül bürüdü dünyayı o gün
Dünya bir döndü o gün
Ay yürüdü peşi sıra; gün yürüdü o gün
Adı yeryüzünde Muhammed, gökyüzünde Ahmed
Büyüdü gül filiz filiz, tomurcuk tomurcuk
Daha doğmadan yetim, altısında öksüz çocuk
Daha altısında anasız-babasız, dedesi yanında, köksüz çocuk
Bilmiyordu kimse gökyüzünde peşine takılan buluttan başka
Kökleri arz sinesi arş olan rahmet peygamberi olduğunu
Bilmiyordu kimse kainatın O var olduğu için var olduğunu
O var diye gökyüzünün yıldızlarla dolu olduğunu
Bilmiyorlardı adının gökte Ahmed yerde Muhammed diye kaydolduğunu
Cehennem alıp cennet veren ehli ticaret
Yaşı yirmi beş, adı en güvenilir anlamında “El – Emin”
Gözdesi olmuştur kervan sahibi her ticaret ehlinin
Gözdesidir müminlerin annesi sevgili Hatice’nin
Hz. Hatice’dir artık mübarek kervandaki en değerli inci
Hayat kervanında Hz. Resul insanlığa rehber, insanlığa öncü
Yol senin, kervan senin, nur senin, hayır senin, hayat senin
Yol sensin, kervan sensin, nur sensin, hayır sensin, hayat sensin
Kervanının yollarına kanımdan kırmızı güller döşensin
Ve beklenen an, dünyaya ışık veren risalet
Cebrail yüzünü görmek için can atmakta
Eli ayağına dolaşmış gökyüzünü birbirine katmakta
Kanatları kaplamış semayı, kanatları uçtan uca bir ufukta
Hira kırk yaşında, Mekke kırk yaşında, dünya kırk yaşında
Kervan sorumlusu yetimin yeni görevi risalet omuzlarında
“Oku” diyor ilk emir ve okuyor Resul Yaratan’ın izniyle
Ve kutsal mekan Kabe bekliyor siyah örtüsünü çıkarmak için
Kabe’nin üstünde bir ezan için ağlıyor siyah köle için için
Bir şehirden bir başkasına yolculuk; hicret
Kabe biraz daha hasret kalacak imamının nefesine
Biraz daha hasret kalacak Habeşli Bilal’in enfes sesine
Göçe zorlandı Resul ve sadece Ebu Bekir sadakati koydu heybesine
Ayakları yara içinde, omuzları arasındaki mühür büyük yük
Ölümle arasında ipekten ince bir perde: bir örümcek ağı
Resul aşkına Yaratan güvercin yumurtası ardında gizledi dağı
Mağaranın içinde dışarıdaki orduya karşı kurulmuş bir otağı
Bakmaya bile cesaret edemedi ordu, içlerinde amansız gözdağı
Medine hoş buldu, Medine buldu medeniyet
Bahçesi cennetten gönderilmiş güllerle derilmiş Medine Seni beklemekte
Her bir köşesine dünyanın en güzel ipekleri serilmiş şehir Seni beklemekte
Dünü güne, günü geceye, geceyi zamana her anı bir ana eklemekte
Gözcüler tarafından göründüğün anda yeşerdi hurma dalları
Bahçeler güller açtı, yarıştı güllerin mavileri, beyazları, alları
Dünya seninken muhacir yapılan Ey Sevgili, uzat o mübarek elleri
Bir elinde ay, diğerinde güneş isteseydin yerle bir edecekti yaratan gökleri
Sen, merhamet diyerek; Sen, affet diyerek açtın o mübarek elleri
Kabe’nin siyah gelinliği dikilmiş en güzel kıyafet
Hani gelememişti ya Seni uğurlamaya, şimdi Kabe hazır dönüşüne
Putlar eli kolu bağlı, şahit yalan ve küfür ateşinin sönüşüne
Siyah; bir gelinlik beyazından daha beyaz durmuş üstünde
Müşrikler yine kapattı kapılarını gerçeklere, kudurmuş vaziyette
Sen ise; Seni öldürmek için yarışanları affettirmek için rahmette
Sen yine duadasın, Sen yine davadasın, Sen yine merhamette
Ben sana kul, ben sana köle; sana kul köle olana ben kul köle
Sen Habib, Sen Aziz, Sen Emin; ben sana kul köle Aziz Emin
Bir parça kağıt üzerinde güle yazılmış ağıt
Bir de nihayeti olmalı bu nazlı viladetin
Bir de vedası olmalı bu eşsiz hutbenin
Ömer’in Osman’ın inanamadığı bu acı halin
İnananı olmamalı bu aciz Aziz Emin
Vefatı viladettir bu şanlı nihayetin
Kayıt Tarihi : 16.3.2007 16:01:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!