o günde oldu her şey
hayatımın başlangıcı
olduğun o günde
sesin bir şiirle yüklendi rûhuma
masmavi bir denizde dalgalara dönüştüm
peki
hâlâ söylemiyecek misin
kim olduğunu
beyaz bir gemi misin yoksa
her gün acımasızca
dalgalara çarpan
sevme demiyorum
sev seve bilirsin
seve bildiğin kadar
lakin dağıtmadan dalgaları
toparla göğsünde
çünkü çok dağıldım
su gibi dağılıp su gibi acısam da
sevdim seni bi(r)kere
gök kadar sonsuz
mavilik gibi uçsuz
ki sen pişmanlığıma
abdest aldıran duaysan sev
lakin dağıtmadan acıtmadan öyle...
ben mi bulurum hüznü
yoksa akşamlar mı hep bulur beni
çöker üstüme yalnızlık soygun
elim yüzüm buz kesilir
yudum yudum seni içerim
çırılçıplak bir bardakta
sen bitersin
gök düşer üstüme
gülüşün gider ya
gider mavi
karanlık kalır
örtülür penceresi sesinin
yalnızlığım depreşir
bu yüzden sevmiyorum
gelen ve giden
hiç bir akşamı
ah bi bilsen akşamları
nasıl akşam olur
kızıllaşır güneş gibi
sesin alır gider gölgesini
senden habersiz
hep ardından
korkuyu izleyen bir ceylan gibi izlerim seni
ah bi bilsen
inatlaşıp uzaklaştıkça sesin
maviliklerime çöker belirsizlik
dövüşürüm karanlıklarla-korkularla bir martinin kanat uçlarından
yorgun bir bakış kalır nefesim
ve
biter mavisi göğün
ne etsem de
faydası olmaz çabanın
sesin ki
gölgesinden ürken
safkan toy tay gibi
şahlanır durmaz
yankılar
en asi Kayalara çarptıkça
ağ yâr bil ki
peşinde bir martı çığlığı
ıssız kalır yüreğim
aslında kalmamışsa
tek manası
bir yaşayışı yaşamanın
sırf gözlerinin hatırına sürdürüyorsam
bence değerdir
üzme beni gözüm
bırakma beni
hileli oyunlara
bırakma şansa
velhasıl gelsen
bahar gibi
su gibi
gelsen avuçlarına gözlerimin
gelsen güzeliğine yaşamanın
kardelen mevsiminde
omuzlasan dağımı
hiç fırtınalara
bırakır miyim seni
“şayet çağırıyorsan yanına
seni seveni
bilmemki bilinmeyeni !
bilmemki
bu mahşer dilli kentleri
bilmem o uğultulu sarhoşluğuna
dayanır mi ki yüreği
üzme gözüm
üzme tenhalıklarını seni seveni”
ah bi gelsen ardından dağların
onlarca çiçekten usul usul
süzülürdüm yaşamaya
belki bir kavalın ağlamaklı sesine
gizlenir uzun bir ezgi gibi
sinende uyurdum
yada siner sarı tutun kokusuna
uzanırdım tenha
bensiz gecelerine
kederinle dertleşir
kederinle vurulur tarih olurdum
ah N gelsen
sonsuzlukla severdim seni
uçmayı unutan
yaşlı bir kartala
kanatlarını hatırlatan
sonsuz bir uçurum gibi
severdim seni
sen ki beklediğim ceylandın
her gün suya inen
nazlı endamlı telaşlı
biraz tedirgin biraz endişeli
biliyorum yeryüzü korkularını
topraktan sökülen fidanları
elma kokulu acıları
yürekten kırık dalları
biliyorum bütün bunları
acılardan karıştık birbirimize
biliyorum sizi bizi
dünü bugünü ve yarını
ya sen biliyor musun
iki kurşun arasını
şairin farklı acılarını
sevincini utancını
biliyor musun
şairin ne çektiğini
bunları bil
lâkin sensen ol düşme umutsuzluğa
unutma gök mavi ...
direnç göster kötülüğe sevgisizliğe
bırakma şiirleri
bırakma tut
ruhumun ellerini
aslında seninle
göz göze gelsem
bir bilsen
daha neler
söylerdim ...
şimdilik seni
düşlerde severken
yokluğuna yetinmenin
sevabını bekleyenim
tıpkı işlediği ibadetin
karşılığına ödül bekleyen
mümin gibi
kırdım tüm riyasetleri
cennetim olur musun
Can Fırat
Kayıt Tarihi : 12.11.2018 22:30:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Can Fırat](https://www.antoloji.com/i/siir/2018/11/12/n-2.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!