1951 Ankara Kızılcahamam / Ankara Taşlıca köyünde doğdum.
İlk ve orta okulu Kızılcahamamda bitirdikten sonra Ankara Erkek İlköğretmen okulunda okuyup 1969 da mezun oldum.
Sırasıyla Kızılcahamam Kışlak, Y.Karaören köylerinde, Kızılcahamam Yetiştirme Yurdu, Çamlıdere halk Eğitim Merkezi Müğdürlüğünde görev yaptıktan sonra 1982 de Milli Eğitim Bakanlığınca Belçika'da Türk çocuklarının Türkçe Kültür dersleri öğretmenliğine görevlendirildim.
! 988 de yurda döndükten sonra Kızılcahamam Kazım Karabekir ilkokulunda öğretmenlik ve yeni açı ...
Sen benim on yedi yaşımdaki,
Komşu kızım olaydın ne olurdu.
Kokladığım ilk çiçek,
Yazdığım ilk şiir,
Söylediğim ilk şarkı olaydın.
Akşam kandillerinde buğulu bir sitem hıçkırığını,
Haykırır resmine boğazım,sokak lâmbasının lôş ziyasında,
Geceye isyanım tükenmez zamanın sarhoş rakkasında,
Aldırmaz bu mekân,siyah beyaz kâbusuna alev dillerin
Susmaz ayrılığın öfkeli ritmi soğuk avuçlarımda,
Açmaz hasret çiçekleri uykusuzluğun dik yamaçlarında.
Bir gönül sofrası kurmuştum kendi başıma
Yalnızlık davetlim, hüzün ev sahibim,
Gecenin tam ortasında bir vals ta uzaklardan
Çağırır tek kişilik çifti bir vuslat dansına,
Ağır adımlar tahta zeminde bozar sessizliği,
Buğulu gözler engel olur bakmaya çiçeklere,
Sen bana mutlu tesadüflerin,
Solgun Ağustos’larda bir öğle vakti,
Sunduğu bir gurbet kavuşması gibi,
Sarıverdin ağlarınla çepeçevre küçük dünyamı.
Bilirim kavuşmak gurbet dönüşü akşamlarında,
Ve sehre aksam iner,
Gece vardiyası yalnızlığın.
Gün yorgunu şarkılar,
Yatarken düşsüz bir uykuya,
Hüzzam bir şiir olur gözlerin.
Anlarım ki, çıkmak gerek,
Gelişler veresiye,
Gidişler peşindir.
Cepten yer hayat hep.
Sermaye vurgunudur gönül,
Karşılıksız yangının gayyasında.
Son yolcu ölmeden,
Yaseminlerin pembe aşsın akşamları Firuze,
Karanlıklar, nihavent seslensin çağlayanlarına,
Düş kurgularında bilinç altında beni de işle,
İşle de sıkılmasın canın,
Zaman ayrılık senfonisini çalmaya başladığında.
Yalnızlık nöbetlerinin kaçıncı kıvrımında,
Bu şehrin ihtiyar istasyonundan,
Bir bilet aldım sensizliğin geleceğine,
Donuk ıslak duvarlar sustu çaresiz,
Bakakaldılar yolcular akan giden yaşlarıma,
Soramadılar “neden? ”
Bana işlediğin al mendil bile,
Hasret, ıslak bir mendilin kurumaya başlamasıdır,
Artık geriye dönememenin anlamsızlığı,
Ve çaresizliğin gerçeğe dönüşmesidir,
Ve yalnızlığın galibiyetidir.
Hasret,havada seni koklamaya çalışmak,
Bir demet gül arzusu yeşerdi Nisanlarda,
Her yaprağına bir şafak ağartısı nakışlı,
Belli belirsiz bir sevda ezgisi bestelenmişti,
Sabah şebnemlerinin göz kamaştırdığı,
Uyku mahmurluğunu saklamaya çalışan,
Gün boyu yeldirdeyen yeşil yaprağında.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!