El manalı bu yeni düşünce zemini kurnazlar eliyle bilerek söylemdi. Ve kolektifi düşünce dışında fikir yürütmemiş olan kişileri de, bilerek yanıltmaydı. Muvazaalı durum; kâh muvazaayı ortaya koyan kişinin kendi içinde kendi kendisiyle muvazaa olan durumuydu.
Kâh dış ortama doğru söyleyişti. Bu vaatçi söylemler gelişmiş ortam yansımasını kendisine fikren bir danışma yaptılar. Ortaya konan bu muvazaalı durumlar (danışık durumlar) ortamın kişileri dediğimiz öznelerini aldatmaydı. Bu söyleyiş zımnen söyleyenin üzerine yüklemdi. Bu söyleyiş söyleyen üzerinde bu yüklemle söyleyeni El yapmanın söylem gücüydü.
El mutlak muvazaaydı. Bu mutlak muvazaa ile üretimi, üretim ilişkilerini, üretim hareketini, emeği ve emek gücünü yok sayıyordu. Nasıl yok sayıyordu? Üretilenleri; üretim gücünü; üreten ilişkiyi; üretim hareketini, emeği ve emek gücünü “El’in malı mülkü ve dilemesi” saymakla yok sayıyordu. Bu yok sayış üzerinde kolektif olan üretim gücü; kolektif ürünler ve kişinin çalışması olan emek güçlerinin kişilerle olan bağıntısını yok sayıyordu.
Tüm bunları kolektif bilinci aldatmak için yapıyordu. Üreten gücünüz olmadan iradenizin de olamaz olacaktı. Kişilerin tüketen ve sağlayan gücü kolektif oluştan yansıyordu. Somuttu. Oysa El’in gücü düşünce oluştan, fikir olarak söylenmekten yansıyordu. Soyuttu.
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta