Gök (An) denen Akad ve yer (Ki) denen Sümer ittifaklı üretim hareketi vardı. Gök (An olan yukarı yer toprağının sahibi) ile yer Ki olan (aşağı toprağın sahibi) gruplar bu üretim hareketi nedeniyle irade ve takdir ortaklaşması da yapıyorlardı. Üretim hareketi eksenli irade ve takdir ortaklaşmasıyla yapılan tevhidin adı yer-gök olan An-Ki birleşmesi oluyordu.
Gelecekteki dinler; kendilerine aktarılan gök anlamındaki göğün ilahları, yerin kızlarıyla bir oluyordu. Yerin oğlanları beğendikleri göğün kızıyla evleniyordu. Yer ehli ile gök ehlinin buluşması ile şölenler kuruldu. Kazanlar kaynadı türü ifadeleri tarih bilincinden yoksun olmakla tamamen bozdular.
Şimdiki anlamıyla gökte bulunan sema ehli gibi varlıklar düşündüler. Yerin göğün oğlan ve kızları buluşmasını bambaşka hikâyelerle bezediler. Bilgiyi, bilinci, tarihi geçmişli hafızayı, gerçeği anlaşılmaz yaptılar. Gök kavramının eski anlamı unutulmuş dinlerin oluştuğu dönemde aşağı yukarı bugünkü anlamıyla söyleniyordu. Dinler gök kavramını, ilki olan gerçek anlamını bilmeden kullanacaktılar.
Gelişen ve ileri aşamada kendi yansımalarını veren süreç içinde El; gök ve yer birleşmeli (Akad-Sümer) birleşmeli ortaklaşmayı reddetti. Ortaklaşan gök ve yer takdirli iradeye karşı El kendinin sahiplik irade ve takdirini ortaya koyarak var oluyordu. Bu süreçte yükselen yıldız ortaklık tanımayan El izanı içinde kişi sahipliği yapılan efendi iradeli takdirdi. İlk ittifaklı ve ilk tevhidi birleşme koalisyonlarıyla yapılan entegrasyonlardan anlaşılmıştır ki; ilk tevhit anlayışı dinlerin hafız enstrümanı değildir
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman