İlahlar kolektif oluşa göre kolektif yapının işlerini düzenliyor bizatihi iş görüyordu. El ise; sanal bir rızk dağıtma işinden sonra, sahipliği tescil kıldığı kişilere, sahipliğine göre kolektifin malını ve üretimlerini payına düşen rızk olarak efendilere veriyordu.
Yani El; mal, mülk sahibi olmasaydı biz; ne El'i bilecektik. Ne El’i evren yaratıcılığıyla tanıyacaktık. Ne El’in yaşama verdiği önemi duyacaktık. Ne "canı ben verdim, ben alırım" dediğini duyacaktık. Ne El’in bilim sahibi olduğunu bilebilecektik. Ne de El’i acıyan, bağışlayan, merhamet eden oluşu içindeki ihsanlarını bilecektik
Varsa ve yoksa El; "Yerde ve gökte bulunan mülkün sahibi benim" diyordu. El önce kendi sahipliğini vurgulamak ve bu sahipliği ile gücünün tanınmasını istiyordu. Kişilerin de bu mülk sahipliğine boyun eğen tevekkül ediciler olmasını istiyordu. Çünkü biraz sonraki söylemi boyun eğmeyene açık tehditti.
“Ben mülkümü dilediğime, dilediğim gibi veririm. Mülk verdiklerim kendilerinden razı olduklarımdır”. El’in razı olunanlar kimlerdir? Aslında ilk nefsine uyan uyanıklardı. Ama El şöyle diyordu. El'den, El’in rızk verip vermeme tehditli sahiplik gücünden korkup; El'e sığınanlar da El’in sahiplik gücüne sığınır olanlardır. El'in kendisine yani El’in gücüne sahiplik gücüne kulluk-kölelik edenlerdir.
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta