Bir gazete köşesinde, televizyon ya da radyo programında, romanda, şiirde, resimde, sohbette, muhabbette, hülasa hayatın her alanında “mutluluk reçetesi(!) ” vermeye çalışan yığınla aymaz, gafil ve gaflete düşmüş insan tanıdım.
Bunlar; sevinçle ya da haz’la hatta bazen tatmin duygusu veya rıza’yla “mutluluğu” birbirine karıştırdılar hep.
Sandılar ki mutluluk “gastrit” türü bir hastalık! .. Ve yine sandılar ki bunun reçetesine uygun (Her kim yazıyorsa artık!) ilaç kullanılırsa sorun hallolur! ..
Bunları anlatanların içinde “dallamalar da” var “mutluluk” lafzını tercüme edemeyecek kadar yaşı küçük olanlar da! ..
Mutlulukla hiç tanışmamış olanlar ve mutsuzluğunu gizlemeye çalışan da.. Ha bir de “hayvani istekleri” bu duyguyla karıştıran iki ayaklılar var ki onların adını bile anmaya değmez! ..
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.