Mutlak çaresizliğin adresi değildiler
Bu sebeple gül dalında bülbül
Olmaktan
Öylesi memnundular
Ne yana baksalar
Yıldızlar düşüyordu rastlantılarına
Ömürlerinden arta kalan
Kayıp fotoğraflarını,
Yırtık bir zamanın
Ütopya fenerinden aldıkları belliydi
Türkçe ağıtlar yakan bir dili tanıdılar önce
Yaşamak bir diğer ucundaydı köprünün,
Burada kalmak ölüm demekti,
Adam biz kim oluyoruz ki dedi,
Önde duramayız Hüseyin’den
Ve şehir ceylanların düştüğü
Yalnızlıktan kurtulamadı
Çiğ köftenin tadına bile bakmadı çocuklar,
Havada mezar taşları duruyordu
Yalnız çiçekler, güller ve kelebekler
Şehrin tabutlarından iltica ediyorlardı
Muhtemelen bir korku
Bulutlardan arta kalıyordu,
Adam geçmedi köprüden karşıya
Elindeki bastonla iteledi leyleklerin göç mevsimini
Epey bir zaman gizledi çocuklar
Hıçkırıklarını,
Bir beyaz atlı soluklandı
Yangın soluklarımızda
Ellerimiz iki yana düştü hafifçe
Ve hafiften sıkıldı yumruklarımız…….
Bu memlekette duramam gayrı
Peygamberin sevdiklerinden ayrı
Mutlak çaresizliğin adresi değildiler
Gün boyu mavi bir türküye iştirak ettiler,
Ay paslanmış
Fırat Kerbela akar
Eşkıya yaralarımda balık arar Dicle
Uçurumları unda beyazlatır kutuplar
Uçurumları gül dalına astı kutuplar
Dondum bu çift kartal Hitit kışında
Mavi bir okyanus bıraktı yüreğime kutuplar……..
O kadarda soğuk değilmiş kutuplar…….
Surla çevrili bir şehir,
Allah bir, Allah vekil
Kaç yıl geçti aradan
69 model bir arabasına
bindi 40 yaşında bir adam
ve teybe dokundu,
bir şarkı dökülmeye başladı caddelere
“Diyarbakırlıymış......
Kayıt Tarihi : 16.6.2006 22:21:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Beş Bin Fidanlık Bağ…
Ocağı yanıyor, duman tütmüyor
Sevda bahçesinin gül yok içinde
Seni anlamaya gücüm yetmiyor
Karanlık gönüller yol yok içinde
Hasret çıra gibi, gözlerde isi
Dağılmaz bir türlü gönlümün sisi
Limana yanaştı, hasret gemisi
Leyla var, mecnun var, çöl yok içinde.
Arzu kızgın, anı kırgın divanda
Göklere savrulur sevgi o anda
Kırk yayla çiçeği, sırlı kovanda
Arı vızır vızır, bal yok içinde.
Meftunu olduğum bülbül sesinin
Biçare kavalın inlemesinin
Gönül yaylasının, aşk bahçesinin
Kara var, kızıl var, al yok içinde.
Dağa bakar, bağda gülü soldurur
Göklerde aratır, yerde buldurur
Sevda pınarından hasret doldurur
Her türlü sitemin, gel yok içinde.
Hasretler kavuşur, ağarınca tan
Ebedi gurbetin koynunda yatan
Aklın dizginini elinde tutan
Sultana sevdalı, kul yok içinde.
Zülfikar Yapar Kaleli
TÜM YORUMLAR (1)