Bütün sözcükleri bana ait olan bir yolculuktayım, dile gelende midir cevher, dile getirende midir bilinmez. Aslolan, yola çıkıp dile gelmekti. Kah yanıp, kah susmayı öğrenip düşlerin içinden çıkmayı denedim. An geldi bir söz yetti anlatmaya, an geldi ne yazarsam yazayım anlatamadım içime düşen ateşi.
Bazen yorgun düştüm iki adımlık mesafede, bazen de kilometreleri kat ettim tek nefeslik zamAN diliminde. Aman demedim, çağırmadım yardıma kendimden ötesini. Başarmak değildi derdim yaşamayı öğrenmekti. Hani şu ballandıra ballandıra anlatılan Kendini Bul yaradılışın sırrına vakıf ol cinsinden değildi arayışım. Ben kendi sırrıma vakıf olmak istedim sadece.
Hiç sormadım kendime seni ne mutlu eder diye. Dünyanın en zor sorusu idi cevabı BENcillik olan. Hayatın en güzel hallerini zaten yaşıyorken ne gerek vardı, BENi zorlamaya değil mi? Bir bilmece gibi hayat, bildiğin cevapları küçük karelere saklayıp içinden çıkılması zor denklemlere terk ediyor insanı. Derken en bilinmeyen soru çıkıyor karşına, eski dilde yaşamak. Hayır eski dilde yaşasaydım yeni dilde neden arayayım cevabı. Çok anlamsız geliyor böyle karşılaşmalar bana. Eski dilde susamak gibi tarifsiz kalıyorum ab-ı hayatın içinde. Sahi, ne isterim ki herşeyim var iken. Eksik olan neydi düşüverdim yollara avare avare… Bulduğum BENin son arzusunu yerine getirmekti hatırladım.
BEN der ki bugün günlerden farkındalık, anlardan Sevgi.
Hallerden terki diyar benlik…
Mekan gönül, yol mutluluk…
Halimiz ise sevdalı bir sesleniş Sevgiliye…
Sevgili ise BENi yaratan mutlak AŞK..
Kayıt Tarihi : 23.1.2012 22:37:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!