-1-
Bir cuma akşamının 17:00 sularıydı,
Aylardan güzel bir ay; bir sonbahar ayıydı.
Bir adam giriverdi içeri, galeriden,
Galerici fırladı bir yay gibi yerinden.
Koştu müşterisine en yürekten tutumla,
Saygıyla tokalaştı orta yaşlı adamla.
Adam bir beyefendi, uzun boylu ve esmer,
İngiliz lordu gibi yakışıklı bir mister.
Başında hasır şapka, sırtında beyaz kostüm,
Gümüş baston yerlerden ses veriyor güm güm güm.
İskarpinleri beyaz ve üstleri delikli,
Beyaz takım elbise bembeyaz bir yelekli.
Altın kordon parlıyor yeleğinin üstünde,
Gözleri kamaşıyor insanın, gördüğünde.
Manşetlerde düğmeler onsekiz ayar altın,
Değeri tam yüzmilyon kolundaki saatin.
Bileziği yok ama parmağında yüzükler,
Oy sana dolanayum, nedir bu güzellikler?
Efendim, beyefendi çok kibar bir insandı,
Otururken, kalkarken büyük havası vardı.
Çok az konuşuyordu, sözünü seçe seçe,
Rahatlık veriyordu insana, söyledikçe.
Söz kesmiyor, dinliyor, hakkı onaylıyordu,
Çok alçak gönüllüydü, tepeden bakmıyordu.
Dedi ki; 'Beyefendi, ben bir yüksek mimarım,
Kendi arsalarıma bina yapar satarım.
Çok geniş arazim var Kadıköy tarafından,
Sınırlarım başlıyor iskelenin yanından.
Efendim, bugün benim en önemli günümdür,
Bugün benim doğumum veyahut ölümümdür.
Bugün bir alıcıya sattım elli daire,
Anahtar vereceğim giderek sahibine.
Evlerin tesliminde paramı alacağım,
Ellerim kanda olsa oraya varacağım.
Tazminat söz konusu, az da değil, bir milyar,
Ödemekle yükümlü anlaşmadan cayanlar.
O yüzdendir ki; bugün, canımız burnumuzda,
Çünkü bir sözleşme var; yazılı, aramızda.
Aksilik bu efendim; kaza yaptı arabam,
Böyle önemli günde araba yaptıramam.
Zaten de yetersizdi, ondan kurtulmalıyım,
Herşeyi göze alıp araba almalıyım.
İşte efendim benim gelişim bu nedenle,
Araba alacağım çok iyi bir bedelle.
Var mıdır elinizde güzelce bir araba?
Ben asla sevmiyorum Opel, Tempra, Skoda.
Brodvey 'miş, Flaş 'mış, Yok Doğan 'mış istemem,
Konforsuz arabaya istesem de binemem.
Konforlu arabanız varsa hemen gösterin,
Parayı hemen alıp otoyu hemen verin.'
Satıcı memnun oldu bu yaplı müştteriden,
Zaten oto satnadan çıkarmaz galeriden.
Dilli-düdüklü adam, malı göğe çıkarır,
Malını övmeyi fevkalade başarır.
İkna gücü şahane, benzetmesi muazzam,
Kristale benzetir otolarını bazan.
Ya zümrüte, yakuta, ya elmasa, kaymağa,
Elinde kanatsız mal başlar kanat çırpmağa.
Alıcı, gösterilen malları beğenmedi,
Hatta ilgilenmeye tenezzül de etmedi.
Fiyatları az buldu, otoları yetersiz,
Otodur arıyordu tümden eşsiz, benzersiz.
Omuzlar silkip geçti Şevrole 'nin yanından,
Hemen dolaşıp geçti Konkord 'un arkasından.
Gönülsüzce göz attı sarı bir Mersedes 'e,
Yine de hep dinledi satıcı her ne dese.
Sonunda şahane bir Be Em Ve 'ye takıldı,
Çevresinde dolaşıp her yanına bakındı.
İçersine de girdi, yokladı sağı-solu,
Sonra dışarı çıktı yüzü ışıltı dolu.
Dedi: 'Bunu beğendim, fiyatını söyleyin,
Bedelini alarak otoyu hemen verin.'
Galerici dedi ki: 'Oto klimalıdır,
Fiyatına gelince, o biraz pahalıdır.
Bilmem ki ne dersiniz? Fiyatı iki milyar,
Arabadan anlayıp görenler bayılırlar.'
Beyefendi dedi ki; 'Aldım bu arabayı,
Ahlaksızlık sayarım indirim yaptırmayı.
Çünkü araba değer sayılan paralara,
Verin sahip olayım hemen anahtarlara.
Zaten vaktim kalmadı, tazminat söz konusu,
Tez elden Kadıköy 'e varmalıyım doğrusu.'
İşlemler tamamlandı, faturalar kesildi,
Müşterinin sağ eli koyun cebine girdi.
Çıkardı iç cebinden kalın bir çek defteri,
Altın dolmakalemle imzaladı çekleri.
İki milyar döşenip uzattı satıcıya,
Galerici saygıyla uzandı alıcıya.
Dedi: 'Bayım, mümkünse nakitle ödeseniz,'
Beyefendi dedi ki; 'Bunu nasıl dersiniz?
Mümkün mü ki; yanımda taşıyayım çift milyar?
Anarşistler anında gelip beni soyarlar.
Hem acep taşınır mı cüzdanda onca para?
Boşa mı gereksinir insanlar bankalara?
Bankada param mevcud, milyar değil, tirilyon,
Yanımda taşısaydım yetmezdi bana kamyon.
Çekten kuşkulandıysan bana bir kağıt getir,
Belli ki benden size bir garanti gerekir.
Yazayım adlarını üç tanınmış adamın,
Kendileri devidir koskoca piyasanın.
Beni tanır, bilirler, çok itibar ederler,
Her zaman yanlarına uğramamı beklerler.
İşte telefonları: Şunlar, sunlar ve şunlar,
Çekin sağlamlığını garanti eder bunlar.
İnanmayanlar sorar ve beni öğrenirler,
Kuşkuyla-muşkulara o anda son verirler.
Bekle pazartesiyi, git bankadan çekiver,
Ya da öğren ve inan, gününü bekleyiver.
Satıcı tatmin oldu, otoyu teslim etti,
Alıcı vedalaştı, bindi ve çekti gitti.
-3-
Cuma bitmiş, bankalar dahil her yer kapalı
Çekin karşılığını ne yapıp anlamalı?
Kapalı olur banka cumartesi, pazar da,
Kuşku kalbi mahveder, içeriye sızar da.
Galericinin içi kuşkuyu götürmedi,
Adreslere telefon açmadan edemedi.
İlk telefon açtığı çok ünlü bir tüccardı,
Araba alan şahsı pek fazla tanımadı.
İkincisi: 'Sen ona kalkıp oto mu verdin
Sahtekarın yazdığı çeklere mi güvendin? '
Diyerek açık açık güvensizlik belirtti,
Sözüyle satıcıyı berbat etti, delirtti.
Adam saldırıverdi üçüncü telefona,
Soruverdi adamı bu kere kalkıp ona.
Tüccar demesin mi ki; 'Pezevengin biridir,
Ona bir mal kaptıran ya aptal ya delidir.
Herif dolandırıcı, tanıdım tanıyalı,
Malı kurtarmaya bak behey kahpe analı.'
Bu sözleri duyunca çıldırdı galerici,
Yanında sıfır kaldı en büyük patlayıcı.
Anlattı olanları ulaşıp karakola
Bindirdi polisleri bir büyük arabaya.
Karaköy rıhtımına hışım gibi geldiler,
Polisin emrindeki bir motöre bindiler.
Galerici anlattı: 'Vapurla gidecekti,
Kadıköy 'e varınca otoyla inecekti.
Şu giden vapurdadır, arabalı o vapur,
Yararak ilerliyor suları şapur-şupur.
Vapuru durdurursak Be Em Ve 'de buluruz,
Kelepçeyi taktıkmı soysuzu durdururuz.
Çift milyar takıp gitti orta yaşlı, lüks inek,
Aman çabuk komserim, şu hayduda gösterek.'
Sinyal-minyal vererek vapuru durdurdular,
Güverteye çıkarak adamı aradılar.
Adam Be Em Ve 'deydi, sürücü mahallinde,
Tüten bir pipo vardı fildişinden, elinde.
Arabanın camını açmıştı dibe kadar,
Taşmıştı dışarıya radyodaki şarkılar.
Sille-tokat aldılar dışarıya adamı,
Galerici haykırdı: 'Ver ulan arabamı! ..
Seni sahtekar dürzü, çek verdin karşılıksız,
Soyacak sen mi kaldın bizi, ulan kılıksız?
Dert anlat polislere, komsere karakolda,
Alınterinle yaşa, biraz para kazan da.
Çaldığın ucuz olsa haydi yine ne ise,
Bir de burun kıvırdın iahane Mersedes 'e.
Çünkü korutmaz seni Be Em Ve 'den ucuzu,
Anasını, kızını ş 'aptığımın soysuzu! ..'
Adam dedi: 'Yapmayın, çirkin söz söylemeyin,
Ben onurlu adamım, iftiralar etmeyin.
Çekin karşılığı var, gidin sorun bankaya,
Tek kuruş indirtmedim alırken arabaya.
Kabul ettim ısrarsız dediğiniz fiyatı,
Benden kimse görmedi ömrümce mazarratı.
Mal aldım, para verdim, hata mı yaptım ki ben?
Hakaretler etmeyin gerçekleri bilmeden.
Bırakın da gideyim, bekliyor bir müşterim,
Zamanında gitmezsem çok tazminat öderim.
Üstelik elde kalır satacağım binalar,
Bu türlü hakaretler kimi olsa yaralar.'
Polisler dediler ki: 'Sen hele in vapurdan,
Karakolda çekeriz bütün kılları yağdan.
Saçın ak mı, kara mı, orada anlaşılır,
İşin bundan sonrası komsere danışılır.'
İndirdiler adamı sürükleyip motöre,
Her yanı yara-bere, adam dönmüş kevgire.
Satıcı şikayetçi, mahkemeler kapalı,
Tatil sonuna kadar nezarete atmalı.
Adam rahat durmuyor, bağırıp çağırıyor,
İfade alınırken habire haykırıyor:
'Vallahi mahvederim, derhal dava açarım,
Hata mı edip aldım, arabana sıçarım.
Hem perperişan oldum, hem tazminat yüklendim,
Halkın gözü önünde alçaldım, küçüklendim.
Küfür, hakaret gördüm, uğradım saldırıya,
Bir alım-satım işi böyle mi olurdu ya?
Nezarete atmaya ne hakkınız var beni?
Görürsünüz, yaparım size elden geleni.
Komseri sürdürürüm inanın Hakkari 'ye,
Ondan sonra sıralar gelecek polislere.
Bu satıcı herifi süründürürüm artık,
İsterseniz not edin bu sözümü tık tık tık.'
Polisler dediler ki: 'Hele gir nezarete,
Pazartesi teslimsin o büyük adalete.
Hakim bilir işini; satıcı şikayetçi,
Artık nezarettesin, efendin nezaretçi.
Derdini anlatırsın sen artık hakimlere,
Uzatma ki, sabrımız zaten bitmek üzere.
Sürermişsin efendim, Hakkari 'ye bizleri,
Sevgiyle ağırlarız biz yine de sizleri.
Hele iç kahvemizi iki gün nezarette,
Bak nasıl bir bulursun kendini afiyette.'
Polisler alıcıyı nezarete attılar,
Kahve ikram eyleyip şeker-meker tuttular.
Adam tehditlerini orada da sürdürdü,
O yersiz tehditlerle polisleri güldürdü.
-5-
Karakol başlamıştı yeni, güzel bir güne,
Komiser saatinde gelip geçti yerine.
Günlerden pazartesi, galerici çağrıldı,
Bir sandalye verdiler, satıcı da oturdu.
Komser dedi: 'İlk önce, şu çeki bir soralım,
Karşılığı yok mudur? Onu bir anlayalım.
Durumu öğrenince adama çullanırız,
Mahkeme huzurunda koz edip kullanırız.
Bir telefon açarak bankayı düşürdüler,
Ahizeyi uzatıp satıcıya verdiler.
Adam çekten söz edip sordu karşılığını,
Bankacılar belirtti tam mevcud olduğunu.
Dediler: 'Gelin bi yol, parayı ödeyelim,
Çift milyarın yanında bir de yemek yiyelim.
Saygımız sonsuz bizim mevduat sahibine,
Kapımız her an açık sizin gibi birine.'
Satıcı ve polisler 'Yandık Allah' dediler,
Mahvoldular, bittiler, korkudan titrediler.
Bir nağradır yükseldi karanlık nezaretten,
Yerle gök sarsıldılar o sesteki haşmetten.
Diyordu ki: 'Yaptım ben, inanın yuvanızı,
Şaşıp kalacaksınız yakınca çıranızı.
Ta cuma akşamından tıkıldım nezarete,
Hem de suçum sadece kalkışmak ticarete.
Vapurda ve motörde küçültüldüm, dövüldüm,
Hakaretler altında bir dirildim, kırk öldüm.
İki paralık oldu onurum elinizde,
Şimdi olmak istemem hiç asla yerinizde.
Daireleri verip paramı alamadım,
Bir Be Em Ve almıştım, yerime varamadım.
Mecburum ödemeye bir milyarlık tazminat,
Zira ki; kurtaramaz beni en has avukat.
Üstüm-başım kirlendi, gövdem çürük içinde,
Yanına mı koyarım sen,n de polisin de.
Tazminat almak için davalar açacağım,
Ben galeri dinlemem, içine sıçacağım.
Benim tazminatlarım hem maddi, hem manevi,
Bakalım kaç avukat kurtarabilir seni?
Sadece zarar değil, bir de hakaretler var,
Yalnız bunun cezası belki üç-dört yıl tutar.
Küfürler, saldırılar, aman bayım, neler yok,
Bildiğim kadarıyla şimdi durum boktan bok.
Gelelim polislere; Kelepçeler niçindi?
Sanki bura Uganda yahut Çin 'le Maçin 'di.
Ben ömrümde ilk kere girdim nezaretlere,
Ömrümü harcamışken en seçkin davetlere.
Tam üç gece tuttunuz, yanında iki gündüz,
Madem yapıp ettiniz, cezanızı görünüz.
Haksız yere insanı tutmak nedir, öğrenin,
Hem kendiniz öğrenin, hem de ele öğretin.
Sizlere tensip ettim birer kamu davası,
Haksızlık yapmamalı polisi, jandarması.
Diyeceğim bu kadar, açın şu kapıları,
Bakalım ki; zalimler hangi Rab 'bin kulları? '
-6-
Sıfırları tüketti galerici korkudan,
Ödü-mödü patladı mahvettiği adamdan.
Aklına çadır kurdu ettiği hakaretler,
Adamı attırdığı karanlık nezaretler.
Küfürler, saldırılar hatırlanıp durdular,
Adamın hesabını kendisinden sordular.
Yoksun kalmıştı adam rahattan, özgürlükten,
Satış olanağı da alınmıştı elinden.
Tazminat altındaydı ellere-güne karşı,
Kulaktan gitmiyordu o acı yalvarışı.
Beyaz, güzel kostümü kir-leke içindeydi,
Sakalı uzamıştı, perişan biçimdeydi.
Suçu neydi adamın? Araba satın almak,
Pazarlıktan kaçınıp küçülüp ufalmamak.
Bir de çek vermişti ki; tamamı iki milyar,
Onu mağdur edeni dipten-mipten oyarlar.
Adam hatırlatmıştı 'Hesap sorarım.' diye,
Ama sen gel de anlat galerici deliye.
Şimdi bu adam bunu yanına koyar mıydı?
O çirkince işleri olağan sayar mıydı?
Elbette açacaktı tazminat davaları,
Oyna şimdi, çalarken memleket havaları.
Yüz milyon teklif etsen; ona çorba parası,
O ise tasarlıyor bir göçmen oturtması.
Polisler de zorladı bu gafil satıcıyı;
'Senin yüzünden düştük müşkil duruma, dayı.
Ne istedin adamdan? Adam sağlam müşteri,
Adam bir beyefendi, çok kibar, asil biri.
Araba almışsa da çekini vermiş adam,
Ben de dava açarım onun yerinde olsam.
Hele bak kibarlığa; pazarlık da etmemiş,
'Gel de iki milyardan bir kuruş in.' dememiş.
Sense ona giriştin sillelerle, yumrukla,
Haydi şimdi yan gel de bu pirinci ayıkla.
Senin yanınsıra da bizi dava edecek,
Yaptığımız hatayı bizlere ödetecek.
Şimdi bırak zırt-vırtı, adamla hemen anlaş,
Ver eline birşeyler, vazgeçsin diye uğraş.
Adamda zarar büyük, hem maddi hem manevi,
Valla bu adam beller senin güzel anneni.'
Ana bellenmesinden nedense korkar insan,
Ondan özür diledi satıcı alıcıdan.
Özür benimsenmedi, arttırdı öfkeleri,
Asla kabul görmedi yüzmilyon teklifleri.
Derken miktarlar artıp çıktı milyara falan,
Az buçuk yola geldi mağdur edilen adam.
Dedi: 'Olur mu efe 'm? Zararıma yetmez bu,
Tazminat alacaktır benden elin uğrusu.
Parayı ona versem benim karım ne olur,
Onca mağduriyeti hangi para doldurur? '
Anlaşma uzayınca komser buldu arayı,
Dedi; 'Buna bağışla aldığı arabayı.
Çeki de ver geriye, bu iş olsun ve bitsin,
Davadan vazgeçerek seni öpsün, affetsin.'
Teklif uygun görülüp çek, araba verildi,
O zaman galerici her yönden affedildi.
Dava-mava kalmadı, kapatıldı şikayet,
Adalet el atmadan sağlanmıştı adalet.
-7-
Adam Be Em Ve 'sini bankaya doğru sürdü,
Bankasına gelince kapı önünde durdu.
Arabasından indi, girdi ana kapıdan,
Müdür yerinden kalkıp el uzattı karşıdan.
Adam dedi: 'Müdür bey, paraya gereksindim,
Başıma işler geldi, bakın nasıl tükendim.
Bir Be Em Ve aldım da para gerekti bana,
Hesabı kapatmaya geldim artık bankana.'
Müdür dedi: 'Efendim, hesap dört günlük hesap,
Ama sen istiyorsan kapatalım derakap.
Senin iki milyarın beş gün bile kalmadı,
Benim bu kapatmayı pek de aklım almadı.'
Beriki gülümsedi: 'Aldırma be müdür bey,
Yine para getirip yatırırım peyderpey.
Şimdilik aşım taştı, kepçeyi düşünemem,
Parayı çekemezsem kimseye görünemem.
Yeni hesap açarım haftaya cuma günü,
İnan ki boş bırakmam ben senin portföyünü.
Görüyorsun; seni de gözetip kolluyorum,
Para beş gün kalıyor, faiz de almıyorum.
Faiz sana kalıyor, kısa günün karıdır,
İşim böyle yürüyor ta yıllardan beridir.
Getirt şimdi parayı kahvem bitene kadar,
Yolumu bekliyordur alacaklı hıyarlar.'
Müdür beyin emriyle paralar getirildi,
Müşterinin eline deste deste verildi.
Beriki sıraladı parayı bir çantaya,
Sonra kapıdan çıktı veda edip bankaya.
Birkaç adam dolaşıp borçlarını ödedi,
'Haftaya cuma günü yine isterim.' Dedi.
Dediler: 'Bu sahtekar ne işler çeviriyor?
Beş günlük borç alıyor, faizi de veriyor.
Ama sağlam adamdır; vadeyi hiç aksatmaz,
Borcunun sahibidir, insanı hiç aldatmaz.
Merak edilen şudur: Ne kazanır beş günde,
Hele bir de getirip faizi verdiğinde?
Nerden çekmiş altına kız gibi Be Em Ve 'yi?
Bu herif becerir de hiç incitmez sineği.
Bize tahkikat değil, merak etmek yakışır,
Elin yediği halta rüfailer karışır.'
(MÜHENDİS BEY isimli Şiirsel Gülmeceler 'inden > 86-100/100)
İsmet BarlıoğluKayıt Tarihi : 13.8.2004 17:48:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![İsmet Barlıoğlu](https://www.antoloji.com/i/siir/2004/08/13/mutaahhit.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!