“Müşteri daima haklıdır.” Bu sözü bilmeyeniniz var mı? Paranın hak üzerindeki yerleşiminin güzel bir örneğidir bu söz. Ve bir gün para artık o kadar güçlenir ki, müşteri onu harcamış olsa dahi, ona satıcı haklılığı kavramını anlatmanın derdine düşülür?
Bunları neden mi düşündüm? 12 mart tarihinde ilçemde bulunan alışveriş merkezlerinden Real Market’e gittik eşimle birlikte. Alışverişimizi bitirip çıkış kapısına yaklaştığımızda yol ortalanarak yerleştirilmiş kocaman bir tanıtım dikkatimizi çekti. M1 mağazalarının birlikte düzenlediği bir hediye kampanyası varmış. Her 50 YTL lik alışveriş için bir kez dönecek olan çarkı felek.
Doğrusu hoş bir sürpriz, giderayak. Baktık, tarih tutuyor, harcama olaraksa 50 YTL yi fazla fazla geçmiş durumdayız zaten. Danışmadan öğrendiğimiz kadarı ile koridorun öbür ucundaymış.
Orada gerçekten de kocaman bir çarkıfelek var da, başında görevli yok, hediye yok. Bizim gibi durumu anlamaya çalışan insanlar arasında bir konuşma dolaştı dilden dile. Hediyeler bitmiş de, o yüzden kimse yokmuş. Geç kalmışız. Nasıl yani? Tarih, hâlâ tanıtımda belirtilen tarih. Mağazalar ağzına kadar ürün dolu. Görevliler de burada bir yerlerde olmalı. E girişteki tanıtım da hâlâ orada ki, buralara kadar geldik. O halde biten ne?
Tekrar giriş bölümüne kadar uzun koridoru yürüyüp danışmaya geldik. Dedik böyle böyle. Görevli “başka bir arkadaşını işaret etti, sormamız için. O kişiye ulaşmak içinse ya birden rambolaşıp tezgahın iç bölgesine tırmanıp danışma bölgesinin içine girip arkası dönük görevlinin sırtına dokunmak ya da adını bilmediğimiz bu kişiye bize baksın diye “görevli bayan, görevli bayan “diye yüksek sesle bağırmak gerek. Çünkü biraz önceki görevli, bize kendince yardımcı olduğu için rahatladı ve uzaklaştı. Neyse ki o bayan bir süre sonra bu tarafa baktı da, el kol işaretleri yardımıyla ilgisini çekebildik.“Bu Real Market'in düzenlediği bir kampanya değil ki, bizi ilgilendirmiyor.” dedi ilk cevap olarak. Nasıl yani? Biz “Altında imzanız olan bir kampanyayı niçin sahiplenmiyorsunuz” diye söylenmeye başlayınca, o da bizi tekrar çarkıfeleğe yakın olan başka bir danışmaya yönlendirdi.
O koridoru baştan başa bir kez daha yürüyecek de olsak, artık gitmek farz olmuştu. Konu hediye almayı çoktan geçmiş, kendini aptal yerine konmuş bulma duygusuyla mücadele halini almıştı. Gittik. Onlara da anlattık. Hâlâ tanıtımın niçin orada durduğunu sorduk. “Haa, o durmak zorunda; yeterince dikkatli baksaydınız orada olan iki tarihi daha fark edecektiniz” dendi.Önümüzdeki hafta sonu tarihlerinde de aynı kampanyadan varmış. Onu tanıtıyormuş.
“Siz bu fişinizle haftaya gelin, hediyeniz yine bâki” denilince güldük. Bu işte bir gariplik vardı. “Yani ” dedim “Siz bugün tarihinde bile alamadığım hediyeyi haftaya bir kez daha yol parası ve zaman harcayarak gelip, hazır gelmişken de mağazalarınızdan muhtemelen bir elli liralık daha alışveriş yaptığımda alabileceğimi mi söylüyorsunuz? Ayrıca bu sebeple hâlâ orada durduğunu iddia ettiğiniz tanıtımın üzerinde de böyle bir bilgi göremedim ben. “Hediye dağıtımları şu şu saatler arasıdır, alamayanlar şu gün, şu saatte alır” filan gibi. Ayrıca burası mahallemizin bakkalı mıdır ki, bir ara uğrayıp o küçük hediyenin peşinde koşalım? Müşteri memnuniyeti için yaptığınız bu kampanya, müşteri memnuniyetsizliği doğurduğu halde, siz hâlâ kendi haklılığınızı anlatmanın derdindesiniz.”
“Bakın” dendi.”Bu kampanya buradaki mağazalar tarafından belli bir bütçe ayrılarak hazırlandı. Ve o bütçe bitti. O yazı da orada durmak zorunda. İlginiz için teşekkür ederiz.” Ve “ Yeter artık bir an önce gitseler başımızdan, teşekkür de ettik işte” ifadeleri yerleşti yüzlerine. Gittik, biz de. Satın aldığımız ürünleri anında iade edebilme tüketici hakkımızı kullansaydık durum ne olurdu bilmem, ama pratikte bu pek de mümkün olamıyor.
Mağazadan çıkmak için kapıya yöneldiğimizde ise; aynı ilânın çift taraflı olduğunu gördük. Yani tanıtımın mağazalara yeni girecek olan müşteriye bir vaat olarak duran işlevini. Müşteriye alışverişteyken “Hadi yaa, iki parça bir şeyler daha alalım da, şu kırkı, elliye tamamlayalım” dedirtebilecek cazipliğini.
Anlaşılan, cazibe mağaza kapanana kadar, hediye ise çoktan bitti.
Kartal Gazetesi-Nisan 2006
Aynur UluçKayıt Tarihi : 15.3.2006 17:27:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Değerli eleştiriler için çok teşekkür ederim.
saygılarımla
aynur özbek uluç
Halbuki promosyonların çoğunda tüketicinin aleyhine bir durum zaten vardır. Üstelik sürekli harcamaya teşvik eder...
Kredi kartlarıyla bilmem kaç maaş sonramıza haciz konulabildiğine göre...Dikkatli olmak, dikkatli harcamak ve her şeyden önce bilinçli olmak gerekiyor...
Teşekkürler paylaşım için...Selam ve saygıyla...
E kötü tabii..
Bu anlattığınız ise Profesyonel hırsızlık.tereyağındean kıl çeker gibi..delili yok...suçu yok....
EEE..ne demişler Minareyi çlan kılıfını hazırlar...
Anlıyacağınız...biz eşşek oldukça sırtımıza semer vuran çok olur...
Manidar yazınız için teşekkürler.Saygılarımla
TÜM YORUMLAR (6)