Müstafi Zamanlar Şiiri - Bayram Kaya

Bayram Kaya
2924

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

Müstafi Zamanlar

Biz motorlarla, gürül gürül fendik
Süreçle kültürleşip ne zorluklarla
Emek ve çabayla, kıtlık anayı yendik

Çırayı akıl tuttuk, ziyayı nehirle
Lakin alındı elden, zamlı vergili mehirle
Kaldık akıldan, bilimden, insanlıktan tehirle.
Köylü efendisiyken, sarıkla sarıldı başımız
Takkeli köylülükle, birbirimize avara
Oy vermeye de giderdik, gibi davara

Motor iştahlarla, sürüklerken günü
Cengâverine, toprakla cebelleşir
Emeği harcı âlemden bilmez
Bir ses duyarda kendimiz gaiple
Yaratılmışlardan sayar sofraya
Dağa taşa, kurda kuşa, saçar
Şeytana da, buyur derdik
Biz, iştah motor homurtularla, şendik

Şevk olunca dün, üstüne gün feriştah
Motor iştahtandı; hayallerimiz iştah

Biz geçerdik dolunay ışıklarda türkülerle
Türküler yüce, duygular yüceden de yüce

Motor boyunu, sarıp tutmadı mı ekini
Akıl olur diye herhalde
Kovardık yanımızda, koymazdık şeytanın tekini
Yaratanadır, tevazu
Yaratılana teslimle pekini!
Alıverirdik danışman, tarikten fırlamışı
İfritten izole yaşar, iblis eline düşerde

Yırtar iken homurtularla
Toprağın bağrını
Bizdik rızkı âlemi, saçarken
Hissederdik namussuz ellerin ağrını
Ne Umutlardan gübreler
Gözyaşlarıyla sulanan un öğütmeler
Âdem yerde, Hava gökte
Biri sel, biri fırtına esmekte
Ötesi de kalmamış
Peygamber sopayla dövmekte
Kaportamız akislerle bomboz bakırdan
Çökkün avurtlarla yüzümüz
Kaçmaz ki güle, tam takırdan

Biz köyde yaşar köylüydük
Köylük yer diye, kardılar harcımızı?
Elektriği, Güneş'li yerde yaktılar*
Ölümüze de, dirimize de, imamla baktılar
İstemezdi demokrasi, insan hakkı, vatandaşlık!
Nemize gerekti, yer ivermiş, dağ ezivermiş
Takva ehlinden olmalı!
Büyüklere saygı, küçüklere sevgi ezber cehlinde
Her bir şey vardı, keramet ehlinde!
Sevap almak isteyen, buyursunlarla, dolduk
Dinledikçe, hem akıldan, hem keseden olduk

İlk gün ışımaları vurur kaportaya
Kaygılarımız dokunurdu dişe
Kendimizi harbiden veremezdik işe
Cehennem tutuşur günle tepemizde
Azrail nefesini duyurur ensemizde
Üç Kulhu, bir Elhamla titreşir ürkümüz
Akustikti, traktör sesleriyle; türkümüz
Günü sürükleriz, şükürden güven gelimle
Bilmezdik ki, eskiden duyulan korkuyla
Yeni oldu batıllar, akli selimle.

Döndükçe traktörün tekeri
Umudumuzu korurdu çekeri
Uçkunurdu tohum yerine
Şafak kıvılcımlanmalarıyla devimlerimiz
Lakin kör olası şükür güvenmelerim
Selsebil hoyratlarla
Tuz buzla aşina Sevim'lerimiz.

Her şeyi kayıptır da, tek kayıp etmediği
Başta sarığı, ayak ve dudakta yarığı
Varken umudu, tava tava karığı
Alamaz ise üründen, giyer çarığı
Aklına düşer de, kötü kaderedir
Bar bar bağırır, amanlarım
Anlamadayken müstafi zamanlarım

Erk, zamla döndükçe
Rahmet vergisi, namert vergisi
Her bir umut kursakta söndükçe
Direksiyonla, ha bire tutardık rota
Erkten konurdu kota
Keçelerden mazot koy verirdik
Bilmedikte bize vuranı boyla
Bizim elimizdendi vuran oyla
Namazsız, niyazsız dururduk orta
“Gözü doymaz “serzenişi üslenirdik suçla
Düşünmekten zorlanırdıkta
Koy verirdik illa bir zorta
Hem ezberimizdi, hem özgürlüktü
Hem de; on beş tedaviye bedel!

Saltanatım yesin, kürküm desin
Söz söyleyenin, anlam bilmeyenin

Gözü doymazlığın tamahıyla
Yan gelip yatmanın hamahıyla
Sevemedik memleketimizi
Yağız çehrelerin tam takırını
Akistik kaportaların boz bakırını
Kör kuyularda kurşunlanırken
Düze çıkma, heveslerimiz

Jean Jakopyen değildi urbalarımız
Tezekti kış gelende turbalarımız
Amerikan sargısıyla yumuşatılırken tenimiz
Hiç gelişemezdi enimiz
Plaza pazarlarında takılırken
Özgürlük, hak, düşünce diye
Küften nazarlıklarımız

Daha göletsimiz küçüktü
Yüzemezken gemicikler
Alkış tutardık gözyaşı birikmelerimizle çareyi
Bahar gelsin, ambarlara salardık fareyi
Dumuzi ürün hakkı olur işsiz neferler
Yükü grostondan bulurdu okyanuslu seyri seferler
Biz, namert ambarların düş artığı diyetine
Halil İbrahim bereketinden sofra beklerken
Yeni umutları gömerdik toprağa, gübre niyetine

Sırıl sıklam duygular
Gözden artık, akıldan beri
Sırıl sıklamdır uygular

Homurtular yerine
İniltilerle yırtılır bozkır
Şaha kalkmıştır tozdan sütun
Umutlar var edilirdi
Egzoz dumanlarıyla yarışır ulvilikte
Heyhat! Yer sancılı, gök şimşek şimşek
Âdem yerde, Hava gökte hışım eder
Cana kasıttır; biri sel, biri fırtına koyu verir
Allah sevmez ise, peygamber sopa ile boy verir
Kalmamıştır öteye de umut
Yer zalim, gök zalim, şeytan alim
Ölümlerle gösterilir bize talim
Yeni cennetlerledir somut
Vaazlarladır, vaat olunan komut.

Kutsal değildi, kutsala imledik sarığı
Faydandık, aramıza ara durdu, yarığı

Emekti, var eden, doğurganla kutsalı
Traktörlerimiz vardı, sahiplenende mutsalı

29.09.2009

Pekin: Kesin bilgi. Öznel olarak suyun havuzda durulması gibi zihnen durulan bilgi. Nesnel olarak eğer sıcaklık madenleri genleştiriyorsa, ısıalan cisimler genleşir bilgisi, pekin bilgidir.

Elektriği, Güneş'li yerde yaktılar*: Işığa, ışık ironisine; kinayeden matuf bir anlatımdır. Atatürk aydınlanmacılığını, yani köylerde başlatılan süreçli devrim ışığını, devrim uyanışını karalayıp, “kurulu düzeni “ yakın hoşlanmalarla, gerçek elektriği (ışığı) getiriyorum diyerekten kültürel aydınlanmayı karartmak.

Bayram Kaya
Kayıt Tarihi : 16.12.2009 11:56:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Bayram Kaya